İslam hukukunun kaynakları : 1- Akli kaynaklar: maslahatı mürsele, istihsan, istishab, seddi zerai 2- Nakli kaynaklar: kitap , sünnet, icma, örf, sahabi kavli, şer u men kablena. Maslahat ı mürsele : (faydalı hükümler çıkarma) ; - maslahatlar- faydalar ; hüküm çıkarma konusunda muteber olup ommamaları bakımından üçe ayrılır : 1- muteber maslahatlar = el mesallihul mutebera : bu maslahat- fayda; şari in hüküm koyarken göz önünde bulundurduğu illet ve maslahattır. - kıyası delil olarak kabul eden islam hukukçuları bu tür maslahatlara dayanılarak hüküm konulabileceği konusunda görüş birliğine varmışlardır. 2- muteber olmayan= geçersiz sayılan maslahatlar = ( el mesallihul mendude= el mesallihul mulga) = şeri bir delilin şari tarafından muteber- geçerli sayılamayacağını gösterdiği maslahatlardır. 3- muteber yada geçersiz olduklarına dair her hangi bir delil bulunmayan maslahatlar = ( el mesalihul mürsele) : geçerli yada geçersiz olduklarına dair şari tarafından her hangi bir delil konulmamış olan maslahatlardır. bu maslahatlar ictihada bırakılmış maslahatlardır. yardımcı kaynak olarak ele alacağımız işte bu maslahat türüdür. ** maslahatı mürsele *** şari tarafından muteber veya geçersiz sayıldığına dair bir delil bulunmayan hükmün kendisine bağlanması ve üzerine hüküm bina edilmesi insanlara bir fayda sağlamasına yada insanlardan bir zararı gidermesine bağlı olan maslahatlardır. - maslahatı mürsele ; a- şari in hükmünü açıklamadığı yani geçerle yada geçersiz olduğunu belirtmediği b- kendisine kıyas yapılabilecek bir nass yada icmaa ile sabit bir hükmün bulunmadığı durumlarda söz konusu olmaktadır. - müctehid karşılaştığı bir olayda bu iki şartı taşıyan bir maslahatın bulunduğunu tesbit ettiği takdirde maslahatı mürseleyi bir delil olarak kabul ederek bu yönde hüküm verebilecektir. n maslahatı mürsele ile hüküm vermenin şartları : 1- maslahatın şeri bir delil tarafından geçersiz sayılmış olması gerekir. böyle bir delilin var olması durumunda maslahata göre hüküm verilmez. 2- maslahatın- faydanın var olduğundan emin olunmalıdır. yani bir olay hakkında maslahatı mürseleye dayanarak hüküm verileceği zaman verilecek olan bu hükmün arzulanan faydayı gerçekleştireceği yada bir zararı gidereceğinden emin olunmalıdır. zira vehme dayanan maslahatlara göre hüküm verilmesi yanlış sonuçlar doğurabilir. 3- maslahat özel değil genel olmalıdıır. 4- maslahatın mahiyeti itibari ile makul olması gerekir. ** sahabenin maslahatı mürseleye dayanarak verdikleri hükümlerden bazıları : 1- kuran sahifelerinin hz. ebu bekir döneminde bir mushafta toplanması. 2- hz. ebu bekirin maslahatı mürsele düşüncesine dayanarak kendisinden sonra halife olarak hz. ömeri tayin etmesi 3- hz. ömerin fethedilen toprakları mücahitler arasında dağıtmayıp eski sahiplerinin ellerinde bırakması da müslümanlara sürekli bir gelir kaynağı sağlayacak “haraç” vergisinin alınması ve sınırların korunması gibi maslahatı mürseleye dayanarak verilmiş bir hükümdür. **mablahatı mürsele ile kıyas arasındaki benzerlikler ve farklılıklar : - birleştikleri noktalar : 1- kıyasa da maslahatı mürseleye de ancak hakkında kitap sünnet veya icmaada özel hüküm bulunmayan konularda başvurulabilmektedir. 2- kıyas ile de maslahatı mürsele ile de verilen bir hükümhükmün konulmasında illet ve gerekçe olmaya elverişli olduğuna kanaat getirilen uygun bir vasfa dayandırılmaktadır. ayrıldıkları noktalar: 1- kıyasa göre hüküm verilen bir konuda bu konununbir benzeri kitap sünnet yada icmaada yer almaktadır. ortaya çıkan yeni konu ortak bir benzerlik- illet sebebiyle bunlara kıyas edilerek hakkındahüküm verilmektedir. -maslahatı mürseleye göre hüküm verilen konularda ise kendisine kıyas edilebilecek benzer bir konu yoktur. hüküm doğrudan doğruya maslahatı mürsele ( fayda temini- zararın giderilmesi) esasına dayanılarak elde edilmektedir. 2- kıyasta hükmün kendisine bina edildiği maslahatın muteber olduğu hususunda özel bir delil vardır. mablahatı marseleye dayanılarak hüküm verilirken hükmün dayandırıldığı maslahat hakkında olumlu yada olumsuz herhangi bir şeri delil yoktur. *istihsan; müctehidin daha kuvvetli gördüğü bir husustan dolayı bir olayda o olaya benzeyenlerin hükmünden vazgeçip başka bir hükme yönelmesidir. - istihsan ile hüküm verirken müctehid; nass icma zaruretgizli kıyas örf ve maslahat gibi bir delile dayanarak karşılışılan bir olayda o olayın benzerlerinde verdiği hükümden vazgeçmekte ve yeni olay hakkında başka bir hüküm vermektedir. * istihsanın çeşitleri . 1- nass sebebiyle istihsan = istihsanı sünne : bir konuda kıyası reddetmeyi gerektiren bir sünnetin varlığı sebebiyle gerçekleşen istihsandır. ( selem sözleşmesi gibi). 2- icma sebebiyle istihsan = istihsanül icmaa: icmaa sebebiyle istihsan bir olay hakkında oluşmuş olan bir icmaa sebebiyle kıyası terketmektir. - icma sebebiyle istihsan örf sebebiyle istihsana benzemektedir. - iskisna akdi – ısmarlama sözleşmesi bu tür istihsanın tipik örneğini teşkil etmektedir. istisna sözleşmesi; bir kimsenin belirli bir bedel karşılığında kendisi için bir şeyin yapılması ( ısmarlama) için yaptığı sözleşmedir. 3- zaruret ve ihtiyaç sebebiyle istihsan = istihsanüd darura .: zaruret ve ihtiyaç sebebiyle istihsan bir olayda müctehidi kıyası terketmeyi zzorlayan bir zaruretin yada ihtiyacın bulunması durumudur. 4- kapalı kıyas sebebiyle istihsan = istihsanül kıyas = (kıyasul mustahsen).: birbiriyle çatışan ve biri açık ( celi) diğeri ise kapalı ( hafi) iki kıyas yapma imkanı bulunan bir olayda dinin esası olan kolaylığı güçlüğe- zorluğa tercih edilmesi diğer bir ifadeyle kolaylık için zorluğun terk edilmesi sonucu kapalı olan kıyası açık olan kıyasa tercih etmeye kapalı kıyas sebebiyle istihsan ( istihsanül kıyas- el kıyasül müstahsen ) **** verilir. - iki kıyasın arasındaki tercih; kıyasın kuvvetli ve etkili olması sebebiyledir açıklık ve kapalılık sebebi ile değildir. - kıyasın kuvvetli- etkili veya etkisiz- zayıf olmasının esasının da “ kolaaylığı sağlama v güçlüğü kaldırma” genel ilkesi oluşturur. - iskihsanül kıyas ın esasının da “ güçlüğü kaldırmak ve kolaylık sağlamak “ genel ilkesine dayanmaktadır. 5- örf sebebiyle istihsan = istihsanul urf.: kıyasla belirlenen bir hükme ya da islam hukukçularınca benimsenmiş ve yerleşmiş bir genel kurala aykırı olan bir uygulamayı insanlar örf haline getirmişlerse kıyastan veya genel kuraldan vazgeçerek bu örfe dayanarak hüküm vermeye örf sebebiyle istihsan ( istihsanül örf ) **** verilir. 6- maslahat sebebiyle istihsan = (istihsanül maslaha.) : müctehidin bir olayda genel nassa ya da islam hukukunda benimsenmiş ve yerleşmiş bir genel kural kıyas yaparak vermesi gereken bir hükümden vazgeçip aksi yönde bir hüküm vermesini gerektirecek bir maslahatı – faydayı göz önüne alarak yaptığı istihsana maslahat sebebiyle istihsan ( istihsanül maslaha ) denir. kıyas kelimesi üç anlamda kullanılmatadır : 1- fıkıh usülünde yer alan bir terim anlamında. bu anlamda kıyas yeni karşılışılan bir olayın (fer) hükmün illetindeki birlik- benzerlik sebebiyle hakkında açık hüküm bulunan olaya (asl) ilhak edilmesi demektir. 2- kapsam itibariyle genel nitelik taşıyan şeri nass anlamında. 3- islam hukukunda ya da bazı mezhepler tarafından benimsenmiş ve yerleşmiş genel kural anlamında. ** hanefilerin dışındaki islam hukukçularının istihsanı kabul etmedikleri ve hüküm çıkarmada bir delil olarak kullanmadıkları şeklinde bir kanaat usül kitaplarında bile yer almaktadır ki bu iddia gerçeği yansıtmamaktadır. - zira istihsan; aslında bütün mezhep imamları tarafından ilke olarak geçerli bir delil olarak kabul edilmektedir. ** istihsan ile maslahatı mürsele arasındaki farklar : - istihsan ile maslahatı mürsele karşılaştırıldığında aralarında şu farkın olduğu görülmektedir. + istihsanda bir olay hakkında o olayın benzerlerine verilen bir hüküm vardır. ancak bir delile dayanılarak o hükümden vazgeçilmekte ve olaya o hüküm aksine bir hüküm verilmektedir. + maslahatı mürseleye göre hüküm verirken ise hakkında hüküm verilen olayın hakkında hüküm bulunan başka benzerleri yoktur. -maslahat düşüncesine dayanılarak bilinen bir hükmün aksine hüküm vermek de söz konusu değildir. maslahatı mürselede verilen hüküm tamamen maslahat- fayda yarar düşüncesine dayanılarak verilmektedir. *** istishab : :: istishab geçmişte sabit olan bir durumun deiştiğine dair bir delil bulunmadıkça halen varlığını koruduğuna yani devam ettiğine dair hüküm vermektir. - daha önce varlığı bilinen bir durumun devam edip etmediği konusunda tereddüt duyulduğu takdirde istishab esasına dayanılarak önceki varlığından dolayı bu durumun varlığını koruduğuna hükmedilmektedir. - daha önce var olmadığı bilinen bir durumun daha sonra meydana gelip gelmediği hususunda tereddüt duyulduğunda da istishab ilkesine dayanarak – önceki yokluğundan dolayı- bu durumun halen var olmadığına hükmedilmektedir. - istishab delil bulunmayan hususlarda delil olarak kabul edilmektedir - islam hukukçuları istishab deliline dayanarak hüküm vermişlerdir. istishab ile ortaya yeni bir hüküm konulmamaktadır. aksine daha önceden var olan bir hükmün varlığını koruduğunun kabülüne istishab **** verilmektedir. - islam hukukçuları istishab için “ istishab olanı olduğu gibi bırakma hususunda delildir ancak olmayanı var kabul etmek için delil değildir” demişlerdir. - istishab; delillerin sonuncusudur. * istishabın çeşitleri * istishab önceden mevcut olan bir hüküm olması itibariyle üç çeşittir : 1- aksine bir delil bulunmadıkça bir eşyadan faydalanma ya da bir davranışta bulunmanın mubah olduğuna hükmedilmesi istishabı. buna “ ibaha-i asliyye istishabı” denilmektedir. - islam hukukçularının çoğunluğu hakkında belirli bir şeri hüküm bulunmayan ve insana faydalı olan şeylerde ve işlerde temel hükmün mübahlık – serbestlik ve izin olduğu görüşündedir. 2- delil bulunmadıkça sorumlu tutulmama istishabı . bu istishaba “ beraeti asliyye istishabı” denilmiktedir. yani ispatlanmadıkça kişinin suçsuz ve borçsuz olduğudur. 3- sebebi ortadan kalkamdığı sürece şeran varlığı kabul edilen hükmün var sayılması istishabı. bu istishaba “ vasıf istisihabı “ denilmektedir. örn. evlilik akdinin varlığı halinde eşlerin birbirine helal olması hükmmünün varsayılması ve devam etmesi gibi. * istishab delili üzerine bina edilmiş kurallar . 1- eşyada aslolan ibahadır. 2- şek ile yakin zail olmaz. varlığı kesin olarak sabit olan bir şeyin sadece şüpheyle yok olduğuna hükmedilemez. 3- bir şeyin bulunduğu hal üzere kalması asıldır. örn. sağ olduğu bilinen bir kimsenin öldüğü bir delille ispatlanıncaya kadar öldüğüne hükmedilemez. *sahabi kavli : hz. peygambere yetişmiş ona iman etmiş ve örfen “ arkadaş” diye anılabilecek ölçüde uzun süre onunla birlikte bulunmuş kimseye sahabi denir. * sahabe kavlinin delil olup olmayacağı konusunda islam hukukçularını görüşleri : - islam hukukçuları rey ve ictihad ile kavranamayacak bir konu ile ilgili olması durumunda sahabi kavlinini- sözünün kaynak olacağı ve buna göre amel etmek gerektiği ni kabul etmektedirler. - islam hukukçuları bir sahabi kavlinin diğer sahabi müctehidler için bağlayıcı olmayacağı konusunda görüş birliğine de varmışlardır. - islam hukukçularının bir kısmı sahabi kavlinindelil olmayacağı görüşündedirler. imam şafi bu görüştedir. bunlara göre sahabi de diğer müctehidler gibi bir müctehiddir. müctehidler hataya düşebildiği gibi sahabilerin de hataya düşmesi mümkündür. - islam hukukçuların bazıları ise; kitap sünnet ve icmaada hüküm bulunmayan konularda sahabi kavlinin bağlayıcı bir delil olduğu kanaatindedirler. ilk hanefi islam hukukçuları da bu görüştedirler. - bu görüşte olan islam hukuçularına göre her ne kadar sahabinin de diğer müctehidler gibi hataya düşmesi muhtemel ise de çoğunlukla sahabinin görüşü doğrudur. çünkü o hz. peygamberin mektebinde yetişmiştir. sahabigörüşü ; diğer müctehidlerin görüşlerinden üstündür ve diğer müctehidler için bağlayıcıdır. *** sahabi kavlinin diğermüctehidleri bğalayıcıbir delil olamayacağı görüşü şu iki gerekçeye dayanmaktadır : 1- bir şeyin kaynak olduğuna hükmedilebilmesi için bu konuyu belirleyen bir delilin bulunması gerekmektedir. halbuki sahabi kavlinin kaynak olacağına dair bir delil yoktur. 2- bazı tabiin müctehidlerinin bazı konularda sahabi kavline aykırı ictihadda bunudukları ve bu görüşün sahibi olan sahabinin bu farklı ictihadı öğrendiği halde bu müctehidlere karşı bir itirazdabulunmadıkları görülmüştür. *Örf: insanların çoğunun benimseyip alışkanlık haline getirdiği işlere yada duyunduğunda insanın hatırına başka anlam ğelmeyecek derecede özel anlamda kullanmayı adet edindikleri lafızlara örf denir. - örf adet ve temaül; ihtiyaç anında kendilerine müracat edilen şeri bir delildir. - adet; insanlar tarafından alışkanlıkla yapılagelen şeylerdir. buna “ teamül “ de denilmektedir. adet hem güzel hem de kötü olan bir konuda meydana gelebilir - örf = adet : insanlar arasında alışkanlıkla yapılagelen ve aklı selim yanında güzel kabul edilen şeylerdir. ** örfün çeşitleri ** 1 – fasid örf : kitap ve sünnete aykarı olan örf ve adete fasid örf denir. nasslara kaynak metinlere aykırı olan bu gibi örfleri güzel olarak nitelendirmek ve kabul etmek doğru değildir. 2- sahih örf : dine ve akla aykırı olmayan örfe sahih örf denir. * sahih örf : 1- umumi örf = ( örfi amm) : herhangi bir devirde bütün müslüman ülkelerde halkın bir davranışı veya bir lafzın özel anlamda kullanılmasını adet edinmesine denir. hanefi islam hukukçuları umumi örfü kıyasa tercin ederler. yani umumi bir örfün bulunmasğı halinde kıyası terk ederler. 2- hususi – özel örf = ( örfi has) : belirli bir ülke yada bölge halkının veya belirli bir çevrenin bir davranışı yada bir lafzın özel anlamda kullanılmasını adet edinmesine denir. 3- ameli örf : bir topluluğun bir işi bir hareketi belli bir şekilde devamlı olarak yapılmasıdır. 4- kavli örf : birtopluluğun herhangi bir kelimeyi yada bir cümleyi alışkanlık haline getirerek sözlük anlamından başka bir anlamda devamlı olarak kullanılmasıdır. -------------------------------- -islam hukuk felsefecilerine göre allahın iradesi; islam hukukunun kaynağı olması açısından ikiye ayrılır: 1- doğrudan doğruya hüküm koyan yada konulan bu hükümleri açıklayan kaynaklar. kuran ve sünnet 2- doğrudan doğruya hüküm koymayan ancak konulmuş olan hükümleri tesbit edip açıklayan kaynaklar. bunlar; ictihad ( kıyas- akıl) kamu yararı ( mesalihi mürsele) istishab istihsan örf ve adit vb. - kuuran ve sünnet; islam hukukunun yazılı kısmını oluşturur akli prensipler de yazısız kısmını oluşturur. akli prensipler yerine islam hukukunda ictihad kavramı kullanılır. - ictihadın kaynakları istinbat ( hüküm çıkarma ); . kamu yararı = mesalihi mürsele . istihsan= insanların ihtiyaç ve yararları göz önünde tutularak yapılan kıyas . istishab= bir şeyi olduğu üzere bırakmak *ictihad :: ictihad; zorluk meşakkat güç takat veçaba anlamına ğelir. - ictihad; zor ve meşakkatli bir işi gerçekleştirmek için olanca gayretin gösterilmesi ve var olan bütün imkanların kullanılmasıdır. - ictihad kelimesi kuranda geçmemektedir. hz. peygamber veashabı ictihad kelimesini kullanmışlardır. - imam şafi nin ilk fıkıh usülü kitabı ; er risale dir. şafi ye göre ; kitap ile sabit olan herşey için “allahın hükmü “ sünnet ile sabit olan herşey için de “ rasülüllahın hükmü” denilir. * imamı şafi kıyası şöyle tanımlar: kıyas; bir şey hakkında kitap ve sünnette bulunan nasslara uygun olduğunu gösteren bir takım işaretlere dayanarak hüküm aramaktır. - kıyasın kitap ve sünnete uygunluğu iki yöndedir. : 1- allah ve peygamberi; bir şeyi nassla bir illetten dolayı helal veya haram kılmıştır. - hakkında; kitap ve sünnette belirli bir nass bulunmayan bir konuda böyle bir illetin benzerini bulduğumuz zaman onun haram veya helal olduğuna hükmedilir. 2- bir şeyin iki şeye benzediğini görürsek ve bunlardan birinin onadaha çok benzerlik gösterdiğine dair bir şey bulamazsak o şeyi benzerlik yönünden bu şeylerin en uyğun olanına kıyas yaparız. |
4 Aralık 2012 Salı
Hadis-İcma,Kıyas ve İctihat Bilgileri
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder