İLMİHAL 1 ÖZET
Fıkıh nedir : Bir şeyi bilmek, iyi ve tam anlamak, iç yüzünü ve inceliklerini kavramak demektir.
Füru-i fıkıh : Şer’i delillerden elde edilen fıkhi hükümleri sistematik tarzda elde alan dalına denir
Usul-i fıkıh : Delillerden hüküm elde metodunu inceleyen dalına denir.
İstihsan : Müctehidin bir meselede, özel bir delil sebebiyle, o meselenin benzerinde verdiği hükümden vazgeçip başka bir çözümü benimsememesi, yada iki farklı kıyas imkanı bulunduğunda, ilk bakışta dikkat çekmeyen kıyası (kapalı kıyası) gerekçe birliği açısından daha güçlü bulduğu için açık kıyasa tercih etmesidir.
İstishab :Daha önce varlığı bilinen bir durumun aksine delil bulunmadıkça varlığına koruduğuna hükmetmek demektir.
İstislah (Mesalihi Mürsele) : Yorum yoluyla da olsa nasların kapsamına girmeyen yada “illet” bağı kurarak (kıyas yoluyla) nasta düzenlenmiş bir olaya bağlanmayan fıkhi bir meselenin hükmünü İslam fıkhının genel ilkelerine göre belirleme yöntemine istislah, bu metodu uygulayarak hükme ulaşırken esas alınan maslahatlara da mesalihi mürsele denir.
Sedd-i Zera-i: Harama kötü ve zararlı bir sonuca vasıta olan davranışların yasaklanması, kötülüğe giden yolların kapatılması demektir.
Re’y ve İctihad : En genel anlamıyla, asli iki delil olan Kur’an ve sünneti, sayılan metodları ve benzerini kullanarak anlama, yorumlama ve metinle akıl ve toplum arasını buluşturma faaliyetidir.
Re’y : Hakkında açık bir nas yani ayet veya hadis metni bulunmayan fıkhi bir konuda müctehidin belli metodlar uygulayarak ulaştığı şahsi görüştür.
İctihad : Fakihin şer’i ameli bir meselenin hükmünü ilgili delillerden çıkarabilmek için olanca gayreti sarf etmesi demektir.
Ehliyet : Kişinin dini ve hukuki hükme konu (muhatap) olmaya elverişli oluşu demektir.
Müekked sünnet : Hz. Peygamberin devamlı yaptığı, sırf bağlayıcı ve kesin bir emir olmadığını göstermek için nadiren terk ettiği fiillere denir.
Gayr-ı müekked sünnet : Hz. Peygamberin ibadet ve taat türünden olup bazen yaptığı bazen de terk ettiği veya çoğu zaman yaptığı bazen de terk ettiği fiil ve davranışlardır.
Zevaid (adet)sünnet : Hz. Peygamberin, Allah katından bir tebliğ veya Allah’ın dinini açıklama niteliği taşımaksızın insan olması itibariyle yaptığı normal ve beşeri davranışlara denir.
Revatip sünnet : Farz namazlardan önce ve sonra kılınması sünnet olan namazlar, şevvalde tutulan altı gün oruç gibi ibadetlere denir.
Haram : Allah’ın kesin olarak yasakladığı fiillerdir. Yasaklama işine tahrim veya hazr , yasaklanan şeye haram, muharrem veya mahzur, bu yöndeki hüküm ve vasfa da hurmet denir.
Haram li-aynihi : Bizzat kendisindeki kötülük sebebiyle, baştan itibaren ve temelden haramlığına hükmettiği fiildir. Zina, hırsızlık v.s.
Haram li-gayrihi :Aslında meşru ve serbest olduğu halde, haram kılınmasını gerekli kılan geçici durumla ilgili olan fiil. Bayram gününde oruç tutmak gibi.
Azimet : Bir şeye kesin olarak yönelmek, niyetlenmek. Fıkhi olarak : meşakkat, zaruret ve ihtiyaç gibi arizi bir sebebe bağlı olmaksızın ilkten konmuş olan ve normal durumlarda her bir mükellefe ayrı ayrı hitap eden asli hüküm demektir.
-Farz, vacip ve sünnet gibi davranışların yapılması; haram, mekruh gibi davranışların yapılmaması…
Ruhsat : Azimetin karşıtıdır. “Kolaylık, devamlı olan” ruhsat fıkhi olarak: meşakkat, zaruret, ihtiyaç gibi arızi bir sebebe bağlı olarak azimet hükmüne terk etme imkanı veren ve yalnız söz konusu arizi durumda sınırlı bulunan hafifletilmiş ve geçici hükmü ifade eden bir terimdir.
-Mükelleflerin oruç tutması bir azimet hükmüdür. Hasta ve yolcuların karşılaştıkları güçlükler sebebiyle oruç tutma kolaylığı sağlanması ise ruhsattır.
Selem akdi : İleride teslim edilecek bir malın peşin para ile satın alınmasıdır.
Nass : Fıkha dair temel kaynakların her birine ait hükümlerle ilgili özel delillere, konuyu ilgilendiren ayet ve hadislere ortak bir adla nass denir.
Sebep : Şer’i hükmün varlığına işaret yapılan şeye denir.
Butlan : Şer’i hüküm, rükun ve şartlara yönelik eksiklikler taşıyorsa, o fiile batıl denilir ve hükümsüz sayılır. Sanki hiç yokmuş gibi sayılır.
Tevil : Zahir ve nassın lafzi anlamları, bazı şartların bulunması halinde terk edilebilir ve bunlar başka manaya yorulabilir. Buna tevil denir. “namaza kalktığınızda yüzünüzü yıkayın” kalkmak fiili doğrulmak, dikilmek demektir.
Hafi : Gizli , kapalı demektir. Aslında anlamı açık olan bir kelimenin, başka bir engel sebebiyle kapsamı konusunda kapalı kalması haline “hafi” denir.
Müşkil : Hafiften daha kapalı olan, ancak karine emareler üzerinde çalışma yaparak anlaşılabilen sözcüklere “müşkil” denir.
Mücmel : Derlenip toplanıp bir araya getirilen demektir. Sözün sahibinin yapacağı açıklama olmadan anlaşılmayacak kadar kapalı ola sözcüklere denir.
Müteşabih : Dini metinlerde yer alan, ancak anlamı hiçbir zaman anlaşılmayacak derecede kapalı olan sözcüklere denir.
Sarih : Açık demektir. İster hakikat, ister mecaz olsun, bir sözcüğün çok kullanılması sebebiyle manaya delaleti açıkça anlaşılıyorsa, ona “sarih” denir. Alış-Verişte, Aldım/Sattım diyen bir kimsenin ayrıca niyetine bakılmaz.
Kinaye : Dolaylı anlatım demektir. Bir sözü, gerçek anlamının anlaşılmasına engel bulunmadığı bir durumda başka anlamda kullanmak “kinaye” olur.
Karz-ı Hasen : Faiz vb. her hangi bir maddi çıkar beklentisi olmadan borç vermeye denir.
Kısas : Cana ve organ bütünlüğüne yönelik kasten işlenmiş suçların müeyyidesi “kısas” tır.
Had : Bunlar, bizzat Kur’an ve sünnet tarafından belirlenmiş ve adı konularak açıklanmış, kamu hakkı niteliğindeki zina, iffete iftira, hırsızlık, anarşi gibi meşru kurulu düzene başkaldırı gibi suçlar ve cezalardır.
Tazir : Kısas ve had dışında kalan, zaman ve mekana göre devlet yetkilileri ve yasama erki tarafından belirlenecek suçlar ve cezalarıdır.
Akile : Vaktiyle kişinin erkek akrabaları (asabe) iken sonraları divan üyeleri, meslek grupları gibi kendileri ile dayanışma içinde olduğu kimseler olmuştur.
İtlaf : Başkasının canına, malına haksız olarak ve tazmin sorumluluğu doğuracak şekilde zarar vermektir.
Telfik : Kumaşın iki tarafını birleştirmek. Farklı hükümlerin bir araya getirilmesi demektir.
Tekfir : Müslüman olduğu bilinen bir kişiyi, inkar özelliği taşıyan inanç, söz ve davranışından ötürü kafir saymaktır.
İrtidat (mürted) : Müslümanın dinden çıkması anlamına gelir.
Tefrik : Mahkeme kararıyla boşanma demektir.
Müdrik : Namazı tamamen imamla kılan kişi.
Lahik : Namaza imamla başlayıp fakat imamla bitiremeyen kişi
Mesbuk : İmama birinci rekatın rukusundan sonra uyan kişi
Akaid : Gönülden bağlanılan, düğüm atılmışçasına sağlam inanılan şey. İnanılması farz olan hususlar, iman esasları, dinin temel kural ve ilkeleri anlamına gelmektedir.
Taklidi iman : Delillere dayalı olmaksızın sadece çevrenin telkini ile meydana gelen ve adeta kişinin İslam toplumunda doğup büyümüş olmasının tabii sonucu olarak gözüken imana denir.
Tahkiki iman : Delillere, bilgiye, araştırma ve kavramaya dayalı imana tahkiki iman denir.
Hamele-i Arş : Arşı taşıyan melekler.
Mukarrebun ve illiyyun : Allah’ı tesbih ve anmakla görevli olup, Allah’a çok yakın ve O’nun katında şerefli mevkii bulunan meleklerdir.
Tevrat : İbranice bir kelimedir. Kanun, şeriat ve öğreti anlamlarına gelir.Ahd-i Atik ve Ahd-i Kadim de denir.
Zebur : Yazılı şey demektir. İlahi kitapların en küçüğüdür. Yeni dini hükümler getirmemiştir. Lirik söyleyiş ve ilahilerden, Allah’a övgü ve hikmetli sözlerden ve bir takım nasihatlerden meydana gelmiştir.
İncil : Müjde, talim ve öğreti anlamına gelir. Hz İsa aracılığıyla İsrail oğullarına gönderilmiştir.
Kur’an : Toplamak, okumak ve bir araya getirmek demektir.
Kur’an nın Muhtevası
1- İtikad : İman esaslarını konu alır
2- İbadetler : Namaz, oruç, hac ve zekat gibi konulardan bahseder
3- Muamelat : Toplum fertlerinin aralarındaki ilişkileri konu alır
4- Ukubat : İslamın koyduğu kurallara aynen uyulması. İnsan haklarını ve yasakları çiğneyenlerin cezalandırılması.
5- Ahlak :Ana-babaya hürmet, insanlarla iyi geçinme küçükleri sevip büyükleri sayma vs
6- Nasihat ve Tavsiyeler : İnsanlara emir ve yasaklar konusunda duyarlı olmalarını, nefislerine esir düşmemelerini vs.
7- Va’d ve Vaid : Allah’ın emirlerine uyanların cennet, buyrukları terk edenlerin cehennemle cezalandırılacağını konu alır.
8- İlmi Gerçekler : İnsanlığa gerekli olan ilmi gerçeklerin ve tabiat kanunlarının ilham kaynağını teşkil eden ayetleri de kapsamaktadır.
9- Kıssalar : Önceki ümmetlerle, peygamberlerin hayatını konu alır.
10- Dualar : İnsanın yapacağı işlerde sürekli Allah’ın yardımına muhtaç olduğu için Kur’an da dualarda yer almıştır.
Rasul : Allah’ın kulları arasından seçtiği ve vahiyle şereflendirerek emir ve yasaklarını insanlara ulaştırmak üzere görevlendirdiği elçiye (kitap gönderilene) denir.
Nebi : Allah’ın emir ve yasaklarını insanlara bildiren fakat yeni bir kitap ve şeriatla gönderilmeyip önceki bir peygamberin kitap ve şeriatını bildiren kişiye denir.
İrhas : Peygamber olacak şahsın, henüz peygamber olmadan önce gösterdiği olağanüstü olaylar. Hz. İsa’nın beşikte iken konuşması gibi…
Meunet : Allah’ın veli olmayan bir Müslüman kulunu, darda kaldığı veya sıkıntıya düştüğü zaman, olağanüstü bir şekilde bu darlık ve sıkıntıdan kurtarmasıdır.
İstidraç : Kafir ve günahkar kişilerden arzu ve isteklerine uygun olarak meydana gelen olağan üstü oaylardır.
İhanet : Kafir ve günahkar kişilerden, arzu ve isteklerine aykırı olarak meydana gelen olaylar.
Kıyamet Alametleri :
1- Duman: Müminleri nezleye tutulmuş gibi, kafirleri sarhoş edercesine tüm yeryüzünü kapsar.
2- Deccal : Bu isimde bir şahıs çıkacak ne Tanrılık iddiasında bulunacak, istidraç denilen bazı olağan üstü üstünlükler gösterecek ve Hz. İsa tarafından öldürülecektir.
3- Dabbetü’l Arz : Bu isimde bir canlı çıkacak, yanında Hz. Musa’nın asası ve Hz. Süleyman’nın mührü bulunacak, asa ile müminin yüzünü aydınlatacak, mühür ile kafirin burnunu kıracak, böylelikle müminlerin ve kafirlerin tanınmalarını sağlayacak.
4- Güneşin Batıdan Doğması : Allah’ın emri ile güneş batıdan doğacak, bu olaydan sonra iman edenlerin imanları kabul olmayacak.
5- Ye’cuc ve Me’cuc’ün Çıkması : Bu isimde iki topluluğun yeryüzüne dağılarak bir süre bozgunculuk yapmaları da kıyamet alametlerindendir.
6- Hz. İsa’nın Gökten İnmesi : Kıyametin kopmasına yakın gökten inecek, insanlar arasında adaletle hükmedecek, Hz. Peygamberin dini üzerine amel edecek, Deccal’i öldürecek, sonrada ölecektir.
7- Yer Çöküntüsü : Biri doğuda, biri batıda, biri de Arap yarımadasında olmak üzere üç yer çöküntüsü meydana gelecektir.
8- Ateş çıkması : Hicaz tarafında büyük bir ateş çıkacak ve her tarafı aydınlatacaktır.
HAYIZ ve NİFAS
Hayız (aybaşı) nifas (loğusalık) istihaze de özür kanıdır.
-Hanefilere göre adetin en az süresi 3, en uzun süresi 10 gündür. İki adet kanı arasında kalan en az temizlik süresi 15 gündür.
-Hayızlı kadının ilk günlerinde cinsel ilişkiye girmek 4,25 gr; son günlerinde cinsel ilişkiye girmek bunun yarısı kadara sadaka vermeyi gerektirir.
-Hanefilere göre hayız kanı sona ermiş ancak gusül yapılmamışsa ve bir namaz vakti geçmiş olursa cinsel ilişkiye girilebilir.
-Hanefi ve Hanbeli lere göre nisafın en uzun süresinin 40 gündür.
- Yeni Müslüman olmuş bir kimsenin sırf cünüplükten kurtulmak için gusletmesi Malik i ve Hanbeli lere göre vacip; Hanefi ve Şafiile göre ise MENDUP bir ibadettir.
- Gusulde niyet etmek Hanefi mezhebine göre sünnet, diğer mezheplere göre ise Farzdır.
Nafie Namaz Kılmanın Mekruh Olduğu Vakitler :
1-Fecrin doğmasından sonra sabah namazının sünneti dışında nafile namaz kılınmaz.
1-sabah namazı kılındıktan sonra güneş doğuncaya kadar
3-İkindi namazı kılındıktan sonra güneş batıncaya kadar
4-Akşam namazının farzından önce
5-Bayram namazlarından önce ne evde ne de camide
6-Bayram namazlarından sonra camide
7-Arafat ve Müzdelife cem’leri arasında
8-Farz namazının vaktinin daralması durumunda
9-Farza durulmak üzere kamet getirilirken (sabah namazının sünneti müstesna)
10-Cuma günü hatibin minbere çıkmasından cuma namazı sona erinceye kadar nafile namaz kılınmaz.
İtimat : İftidah tekbirinden sonra el bağlamak.
Teavvüz : Tek başına namaz kılanın sadece ilk rekatta ve Sübhaneke den sonra Euzü çekmek Tahmid : Rukudan doğrulduktan sonra hamd etmek.
Tahrime : Birici rekatta iftidah tekbirinden sonra hemen subhaneke okumak.
Tesm’i : Rukudan doğrulurken Semi Allah’ü limenhadimeh demek.
Tenahnuh : namazda özürsüz olarak boğazı hıldatmak, öksürmeye çalışmak.
Kaveme : Namazda rukudan kıyama kalkma
Celse : İki secde arasındaki, oturuş.
İsfar : Sabah namazının geç kılınması
Tağlis : Vakit girince namazı hemen kılmak
Surutus Salat : Namazın Şartları.
Erkanüs Salat : Namazın Rukunları.
Sıfatü’s-Salat : İlmihal dilinde namazların adabına uygun şekilde kılınması.
Teressül veya irtisal : Ezan okunurken her cümle arasında biraz bekleme ve ikinci cümlelerde sesi biraz yükseltme
İktida : İmama uyma Muktedi : imama uyan kişi.
Müfteriz : Farz namaz kılan muktedi
Müteneffil : Nafile namaz kılan imam
Muhazatü’n-Nisa : Kadının aynı imama uymuş olan erkeğin önünde veya hizasında bulunması.
Tıval-i Mufassal : Uzun sureler. Hucurat ile Büruc sureleri arasındaki sureler.
Evsat-ı Mufassal : Orta uzunluktaki sureler. Büruc ile Beyine sureleri arasındaki sureler.
Kısar-ı Mufassal : Kısa sureler. Beyine ile Nas arasındaki surelerdir.
Seb’ut-Tıval : Bakara, Araf, Nisa, Ali İmran, En’am,Maide ve Enfal sureleri.
Cuma Namazının Vücub Şartları:
1-Erkek Olmak
2-Mazeretsiz Olmak (Sağlıklı Olmak)
3-Hür Olmak
4-Mukim Olmak.
Cuma Namazının Sıhhat Şartları :
1-Vakit
2-Cemaat (Hanefilerde imam dışında en az 3 kişi, Şafiilerde İmamla beraber 40 kişi, Malikilerde 10 kişi)
3-Şehir veya Şehir hükmünde Olması
4-Cami
5-İzin
6-Hutbe
Hutbenin Şartları
1-Vakit içinde okunması
2-Namazdan önce okunması
3-Hutbe niyetiyle okunması
4-kendisiyle Cuma namazı kılınacak en az bir kişinin bulunması
5-Hutbe ile namaz arasında namaza mani her hangi bir şey yapılmaması (yiyip,içme gibi)
Kasrü’s-Selat : Dört rekatlı farz namazları yolculuk esnasında ikişer rekat kılmak.
Cem’ü’l-fiil veya Cem’ü’l- Muvasala : bir namazı hemen diğerinin ardından kılmak. Mesela öğleyi vaktin sonunda ikindiyi de vaktin başında kılmak gibi.
Faite (fevait) : Bir namazı vaktinde kılamamak.
Vatani asli : İnsanın doğup büyüdüğü yer. Başka yere göç ederse vatani asli orası olur.
Vatanı İkamet : Bir insanın 15 günden fazla kalmak istediği yere denir.
Vatanı Sükna : Bir insanın 15 günden az kalmayı planladığı yere denir.
Tertip : Üç Durumda düşer 1- Kazaya kalan namazların sayısının vitir dışında 6 vakit ve daha fazla olması 2- Vaktin hem kaza hem de vakit namazı kılmaya yetmeyecek kadar sıkışık olması
3- Vakit namazının kılınışı sırasında kazaya kalmış namazı olduğunu hatırlaması
Terkedilmiş bir farzın namaz içinde kaza yoluyla telafi edilmesi :
1- Bir kimse kıraat etmeden rukua varır da kıraati unuttuğunu rukuda hatırlarsa bu kişi ruku halinde bir ayet okur ve terk ettiği kıraati yerine getirmiş olur.
2- Bir kimse ruku etmeden secdeye gidecek olursa ikinci secdeyi yapmadan geri dönüp rukuyu iade edebilir. Secdeleri tekrar yapar.
3- Son oturuşu terk edip beşinci reketa kalkarsa o rekatın secdesini yapmadan dönebilir. Beşinci rekatın secdesini yaparsa o namaz nafileye dönüşür bir rekat daha kılar altıya tamamlar.
Oruca niyet zamanı :
1- Güneşin batışından kuşluk vaktine kadar niyet edilen oruçlar : Ramazan orucu, belirli günlerde tutulması adanan oruçlar, nafile olarak tutulan oruçlardır
2- İmsak vaktinden önce geceleyin niyet edilen oruçlar : Ramazanda tutulmayıp başka zamanlarda kaza edilen oruçlar, her çeşit kefaret orucu, başlanıp ta bozulan nafile oruçların kazası ve mutlak olarak adanan (zamanı belirlenmeyen) oruçlardır.
Temlik : Zekatı ehil olanlara vermek
Rikaz : Maden, define ve hazine gibi kendiliğinden yer altında bulunan veya insanlar tarafından yer altına gömülüp gizlenen her türlü kıymetli maden ve eşya.
Fıtır Sadakasında Mükellefiyet
1- Müslüman Olmak
2- Mal Varlığı
3- Ehliyet
4- Velayet ve Bakmakla Yükümlülük
5- Vakit
Kefaretler :
Kefarat-i Savm : Ramazan orucunu eda ederken her hangi bir mazereti bulunmaksızın oruçlu olduğunu bilerek ve kasten bozan. Köle azat etmek, iki ay oruç tutmak veya 60 fakiri sabahlı akşamlı doyurmak.
Yemin kefareti : bilerek yapılan yemin köle azat etmek, 10 fakiri sabahlı akşamlı doyurmak, 10 fakiri orta seviyede giydirmek, 3 gün oruç…
Zıhar kefareti : Köle azat etmek, iki ay oruç tutmak veya 60 fakiri sabahlı akşamlı doyurmak.
Adam öldürmenin kefareti : Köle azat etmek, iki ay oruç tutmak.
Hacda tıraş olmanın kefareti : 3 gün oruç, 6 fakiri doyurmak, bir koyun kesmek.
Hayızlı kadınla cinsi münasebet kefareti : Ebu Hanife’ye göre sade tövbe etmesi gerekir.
Tesmiye : Allah’tan başkasının adının anılması veya hayvanın Allah’tan başkası adına kurban olarak kesilmesinin ve bu şekilde kesilen hayvanın etinin yenmesinin yasaklanmış olmasıdır.
Gurre : Cenine karşı işlenen suçun cezası. 5 deve, 212,5 gr altın, 1785 gr gümüş
İlm-i Nücum : Astroloji ve astronomiyi kapsayan ilim
Tenasüh : Ölüm sonrasında ruhun başka bir bedene girerek yaşadığına inanılan şey.
İtlaf : Başkasının malını hukuka aykırı şekilde tahrip etmek.
Haksız iktisap : Hukuki bir sebebe dayanmadan bir şahsın mal varlığının başkası adına çoğalmasıdır.
İkrah : Cebir ve zorlama.
Velayeti İcbar : Zorlayıcı velayet
Velayeti İhtiyar veya İstihbab : Zorlayıcı olmayan velayet
Asabe : Bir kimsenin araya bir kadın girmeyen bütün erkek akrabalarıdır.
Mehr-i Müsemma : Nikah anında belirlenmiş mehir.
Mehr-i Misil : Nikah anında belirlenmeyen mehir.
Mehr-i Muaccel : Evlilik anında peşin ödenen mehir.
Mehri Müeccel : Ödenmesi sonraya bırakılan mehir.
Hul veya Muhalea : Kadının mali bir ödeme yapması veya mali bir hakkından feragat ermesiyle tarafların anlaşarak boşanması.
Tefrik : Mahkeme kararıyla boşanma.
Tefvizi Talak : Koca sahip olduğu boşama hakkını karısına vermesidir.
Mükreh Boşanma : Canı ve malı ağır bir şekilde tehdit edilen ve bu tehdidi başka türlü defedemeyen boşanmaya denir.
Beynuneti Kübra : Kesin boşanma.
Ric’i Talak : Kocaya yeni bir nikahla ihtiyaç olmadan boşadığı karısına dönme imkanı veren boşanma türü
Bain Talak : Kocaya boşadığı eşine ancak yeni bir nikahla dönme imkanı veren boşama şeklidir.
Sünni Talak : Hz. Peygamberin getirdiği ölçü ve sınırlamalara riayet edilerek yapılan boşanma şekli.
Bid’i Talak : Sünnete aykırı şekilde boşanma türü.
Lian : Karısının zina ettiğini veya çocuğunun zina mahsulü olduğunu iddia eden ve bu iddiasını gerektiği şekilde ispat edemeyen koca hakim huzurunda hususi bir şekilde yeminleşir ve evlilik birliğine hakim tarafından son verilir.
İla : Kocanın karısına dört ay veya daha fazla yaklaşmayacağına yemin etmesi veya bu içerikte bir nezirde bulunması.
Gabn : Bir mal değerinin çok üzerinde bir fiyata satın alındığında müşteri; değerinin çok altında satıldığında ise satıcı gabn’a maruz aklmış olur.
Tağrir : Akit yapılırken taraflardan birinin söz ve davranışı ile diğer tarafı kasten aldatmasını ifade eder.
Şuf’a : Satım akdine konu olan bir akarı, müşteriye mal olduğu bedel karşılığında mülkiyetine geçirme yetkisi veren bir hakkı ifade eder.
Ariyet : Bir kimseye bedelsiz olarak belli bir süre kullanmak üzere bir malın verilmesini konu alan sözleşme türüdür.
Karz : Geri ödemek üzere birine verilen mal.
Lukata : Buluntu mal
İne : Bir malın belli bir fiyat karşılığında vadeli olarak satıp, satılan fiyattan daha düşük fiyata geri alınması.
Pey akçesi : Pişmanlık akçesi
Hisbe : İslam toplumlarında genel ahlakı ve kamu düzenini koruma ve denetleme faaliyetini ve bununla görevli resmi kuruluşu ifade eder.
Fahr ve tefahur : Kibir
Sefeh ve Cehl : Zulüm, serkeşlik, saldırganlık, barbarlık
Te’dip : Birini bir konu hakkında bilgilendirme.
Edip : Bir konu hakkında bilgilendirilmiş kişi.
İstihlaf :Namazda İmamımn yerine birini bırakması
Ahkam : Kur’an ve sünnetin içerdiği dini hükümler
Fasık : Allah’ın emir ve yasaklarına uymayan kimse
Münacat : Allah’a sessizce dua etmek
Taassup : Bir delile dayanmayan, bir fikre körü körüne inanmak
Şart : Hükmün varlığı kendisine dayanan şey.
Rükün : İbadetlerin ve akitlerin asli unsurları
Fırka-i Naciye : Kurtuluşa eren grup.
Ehl-i Bidat (mübtedia) : Peygamberin izlediği yoldan ayrılmak
Fırka-i Dalle (Ehl-i Dalal) : Bir takım sapık görüşlere saplanıp doğru yoldan ayrılan.
Te’vil : Başka bir anlama çekmeme, olduğu gibi kabul etme.
İkab : Ceza İtab : Kınama İsaet : Yanlış ve kötü davranış. Kizb : Yalan söylemek
Nefhai Feza : Korku Üfürüşü
Nefhai Kıyam : Kalkış Üfürüşü
Nefhai Saik : Ölüm Üfürüşü
Zelle : Peygamberimizin küçük hataları
Masiyet : Günah işlemek
Kitman : Gizlemek
Yevmüt-Telak : Kavuşma günü.
Furui Fıkıh : Şer’i delillerden elde edilen fıkhi hükümler.
Usuli Fıkıh : Delillerden hüküm elde etme
Kur’an’ın Harekelenmesi : Ebu’l Esved Ziyad
Kur’an’daki kapalı ifadeler : Hafi, Müşkil, Mücmel, Nass ve Zahir.
Müdebbirat : Dört büyük meleğe verilen isim.
Kelamı Nefsi : Kalbimizden geçenler
Kelamı Lafzi : Kalpten geçenleri sözle başkasına aktarma.
Seyyidül Melaike : Cebrail a.s. diğer adı
Naziat ve Naşitat Melekleri : Koparıcı, kolaylaştırıcı (Azrail’in yardımcılar)
Fatiha suresinin diğer adları : Ümmül Kitap, el-Esas, El-Kafiye, Es-Sebül Mesani, El-Kunz
Tehannüs : Peygamberimizin Hz. İbrahim’in Hanif dinine uygun olarak Hira’da yaptığı tefekkür.
Athal : Hicret sırasında Hz.ebu Bekir ile sığındıkları mağaranın ismi.
Murakabe : Kulun her an Allah nezaretinde ve her halinin Allah tarafından bilinmekte olduğu.
Mekke'de ilk nâzil olan âyet: İkra'dır.
Mekke'de ilk nâzil olan süre : Müddesir veya Fatiha'dır.
Mekke'de ilk ilân olunan sûre : Vennecm'dir.
Mekke'de son nâzil olan sûre : Mü'minûn'dur.
Medine'de ilk inen sûre : Bakara süresidir.
Medine'de son inen âyet: Vettekû yevmen türceune fihi ilal-lah.
Medine'de son inen sûre : Nasr'dır.
Vahye Ait Bazı Terimler:
1) Hadarî: Rasulullah’a yolculukta olmayıp, yerleşik durumda iken gelen vahydir. Vahyin çoğunluğu bu şekilde gelmiştir.
2) Seferî: Rasulullah’a yolculuk veya savaşta inen vahiylerdir.: Enfal S.baş kısmı, Tevbe: 9/34, Hac S. başı, Fetih suresi.
3) Neharî: Gündüz inen ayetlerdir. Kur’an’ın büyük bölümü gündüz inmiştir.
4) Leylî: Geceleyin vahyedilen ayetlerdir. Buna örnek: Al-i imran suresinin son kısımları, Tebük seferinden geri kalan üç kişi hakkında inen ayetler (Tevbe: 9/117-118), Fetih suresinin baş kısmı.
5) Sayfî: Yaz mevsiminde nazil olan ayetler.: Nisa suresinin son ayeti olan Kelale ayeti, Tebük gazvesi hakkında inen ayetler.
6) Şitaî: Kış mevsiminde nazil olan ayetler.: İfk olayı ile ilgili ayetler (Nur: 24/11-26), Hendek savaşı ile ilgili ayetler (Ahzab:
7) Firaşî: Rasulullah yatağında iken nazil olan ayetler.
Nevm
î: Rasulullah uykuda iken nazil olan ayetler.
9) Ardî: Rasulullah yeryüzünde iken nazil olan ayetler. Kur’an’ın hemen hemen hepsi bu şekilde indirilmiştir.
10) Semaî: Rasulullah semada iken nazil olan ayetler. Bakara suresinin son iki ayeti Mirac’ta iken nazil olmuştur
A)-Vahy-i Metlüv-: Hz. Peygamber'in yukarıda belirtilen vahy şekillerinden almış bulunduğu vahiylerden ekserisi âyetlerlerdir. Necm sûresi 4. âyette: "O, kendi arzusu ile söylemez, o (söylediği), kendisine vahyedilen bir vahiyden başka bir şey değildir" buyurulmuştur. Hz. Peygamber: "Bana Kur'ân ve onunla beraber O'nun gibisi verildi. Şunu iyi biliniz ki, Allah Rasûlü'nün haram kıldığı da Allah'ın haram kıldığı gibidir..." buyurmuştur. Kur'ân bu özellikleriyle, vahyi metulvü (okunan vahyi) meydana getirmektedir. Kurbet niyetiyle namaz ve namaz dışında okunmakla ibadet edilir. Diğer vahy mahsulü olan kudsî hadis ve hadislerle namazda okunarak ibadet edilmez. Ancak namaz dışında ilim ve teberrüken okunabilir.
B)-Vahyi Gayrı Metlüv:Tilavet olunmayan vahiy demektir.Kudsî hadis ve hadislerle namazda okunarak ibadet edilmez. Ancak namaz dışında ilim ve teberrüken okunabilir.
TEVİL: “Evl” kökünden gelen ve “Geri dönme” anlamında mastardır.
Lügatte: Açıklamak ve beyan etmek anlamını da ifade etmektedir.
Istılahta;Görünürde birbiriyle uyumlu iki ihtimalden birine manayı yöneltmektir.ayete muhtemel manalardan birini vermekti
NASİH VE MENSUH
Lügat manası: İzale,bertaraf, ibtal ve yok etme; izale edilen şeyin yerine başka birinin konulması veya konulmaması, kaldırma, hükümsüz kılma,. Nesehe fiilinin mastarıdır. Bazı ilim adamları “izale ve iptal etme” manasında hakikat, diğerlerinde mecaz olduğunu söylemektedirler.
Terim manası: Bir nassın hükmünün ya yerine bir nass gelerek veya hiçbir nass gelmediği halde belli bir zaman sonra kaldırılmasıdır. Mensuh ise:Aynı kökten ism-i mef`uldür.Bu şekilde kendinden önceki hükmü kaldırılan delile nasih, hükmü kaldırılan delile de mensuh denilir.
MÜCMEL : Bir açıklayıcı tarafından, açıklanmadıkça mânâsı anlaşılmayan kapalı lafız .
MÜBHEM : Kur’an-ı Kerim’de sarih olarak isimleri zikredilmeyip te, ismi mevsuller veya zamirlerle zikredilen erkek veya kadınlar olduğu gibi, melek veya cin veyahut ta bir topluluk veya kabile de olabilir. Bu gibi ismi mevsullerin veya zamirlerin kime delalet ettiğini bilmek kolay bir şey değildir.Mübhemat hakkındaki bilgiler, nakle dayandığına göre, o haberlerin sağlam senetlerle, Rasulullah, sahabe ve tabiuna ulaşması gerekir.
MÜFESSER:Açıklanan. Usûl-i fıkıhta, nass denilen lafzdan daha açık olan lafızdır. Nass, sevkedildiği mânâya açıkça delâlet eden lafızdır. Kur'ân-ı kerîmde bulunan salât, zekât gibi kapalı kelimeler, Peygamber efendimiz tarafından açıklanmıştır. Böylece bu kapalı kelimeler, müfesser hâline gelmiştir. Müfesserlerle amel etmek vâcibdir.
HAFÎ:Gizli, kapalı. Usûl-i fıkıh ilminde, mânâsı açık olduğu hâlde söyleyenin maksadını ifâde etmede kapalı, gizli söz.
NASS:Âyet-i kerîmeler ve hadîs-i şerîfler. Çoğulu nüsûs'tur.
Ehl-i sünnet âlimleri nassları zâhirleri üzere almışlardır. Yâni açık olan mânâlarını vermişlerdir. Zarûret olmadıkça nassları te'vil etmemişler bu mânâları değiştirmemişlerdir. Kendi bilgileri ve görüşleri ile bir değişiklik yapmamışlardır.
Nass ile bildirilmiş olan ahkâm hiçbir zaman değişmez. Örf ve âdetlerden hüküm çıkarılabilmesi için, bunların nasslara muhâlif olmaması ve sâlih müslümanlar arasında selef-i sâlihînden gelmiş olması lâzımdır.
ZAHİR:Lafızdan (sözden) anlaşılan, açık, görünen mânâ. Ehl-i sünnet âlimleri, nasslara (âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîflere) zâhir mânâlarını vermişlerdir. Zarûret olmadıkça, nassları te'vîl etmemişler, bu mânâları değiştirmemişlerdir. Kendi bilgileri ve görüşleri ile bir değişiklik yapmamışlardır.
MUHKEM: Lügat manası sağlam, manası açık, yorum götürmez, şüphe kabul etmez anlamında if’al vezninde, arapça ismi mef’ul bir kelimedir. Muhkem ayetler, manası açık olan, manasında ihtilaf edilmeyen, manalarının anlaşılması için açıklamaya ihtiyaç duyulmayan, manası herkes tarafından anlaşılabilen ayetlerdir.
MÜTEŞABİH: Birden fazla manaya gelen, manası açık olmayıp manasında kapalılık bulunan, açıklamaya ihtiyaç duyulan veya muhkem ayetlere ters gibi görünen ayetlerdir.
VÜCUH VE NEZAİR:Kur’an-ı Kerim’de, çeşitli manalarda kullanılan müşterek lafızların mevcut olduğu müşahade edilir. Bir kelimenin bir ayette ifade ettiği mana ile, yine aynı kelimenin diğer ayetlerde anlamlar aynı olmamaktadır. İşte biz buna tefsir ilminde “Vücuh” diyoruz. Bunun aksine de, yani çeşitli birçok kelimenin aynı manayı ifade etmesine “Nezair” denir. Kur’an’ın iyi anlaşılması ve bilinmesi için, tefsir ilminde öğrenilmesi lazım gelen mühim hususlardan biri de şüphesiz “Vücuh ve nezair”dir.
MÜŞKILU’L-KUR’AN: Kur’an-ı Kerim ayetleri arasında ilk bakışta ihtilaf ve tenakuz gibi görünen durumları inceleyen ilme Müşkilu’l-Kur’an denilir. Aslında Allah’ın kelamında böyle bir halin mevcudiyeti bahis konusu olamaz. “Onlar hala Kur’an’ı iyice düşünmüyorlar mı? Eğer o, Allah’tan başkasının katından olsaydı, kuşkusuz içinde birçok aykırılıklar bulacaklardı.” (Nisa: 4/82) Eğer kişi cehaleti sebebiyle ayetler arasında bir çelişki hissederse, zıt mana taşıdığı sanılan ayetlerin bağdaştırılması gerekir. Bu yöndeki tereddütlerin giderilmesi de “Müşkilu’l-Kur’an” ilmiyle sağlanmıştır.
KISASU’L-KUR’AN :Allah, muhataplarına tevhid ve ahlak ilkelerini, tarihin kanunlarını anlatırken, öğretirken, pedagojik açıdan çok önemli bir metodu kullanmıştır. Bu da tarihte yaşanan hadiseleri, dini ve ahlaki bir muhtevayla insanların önüne koyan kıssalar yoluyla gerçekleşmiştir
EMSALU’L-KUR’AN:Mesel kelimesi lügatta şibih, nazir, delil, hüccet, bir nesnenin sıfatı, halk arasında kabul görüp yayılmış ve meşhur olan sözlerdir –ki bunlara Türkcede atasözleri denir-, bunların irad edilip söylenmesine de “darb-ı mesel” denir, çoğulu ise emsaldir.
TEFSİRDE RİVAYET YÖNTEMİ: Bu tefsir, selefden nakledilegelen eserlere dayanan tefsirlerdir. Bu tefsirlerde ayetlerin manaları, nüzûl sebepleri,nâsıh ve mensuh olanları gösterilir. Böylece rivâyet yolu ile yapılan tefsirlerin başlıca kaynakları,Hadis-i Şerif kitapları ile Siyer ve Tarih kitaplarıdır. Bunlara muhalif, aklın hükmüne aykırı olan rivâyetlere itimat edilmez.
Ali b. Ebi Hatim Tefsiru’l Kur’ani-l Azim.
İbn Kesir Tefsiru’l Kur’ani-l Azim.
Celaleddin es-Suyuti ed-Durru’ –Mensur.
TEFSİRDE DİRAYET YÖNTEMİ: Buna rey ile tefsir de denir. Bu tefsirde müfessir, ayet hakkında açıklayıcı bir nakil bulamayınca reye başvurur. Yani ictihad eder, ve Lugat, Belâğat gibi lisan ilimlerinden yararlanır.
1-DİL BİLİMSEL TEFSİR:İlk dirayet tefsiri çalışmalarının Dil bilimsel çalışmalarla başladığı söylenebilir.Özellikle 2. yy.da gelişmeye başlayan Sarf ve Nahiv bilgisi ileKur’an-ı açıklamaya başladılar.
Bunlardan bazıları Ahfeş(öl.177),Sibeveyh(öl.180),Halil b. Ahmet(öl.170) Zemahşeri’nin Keşşaf adlı tefsiri buna bir örnektir.
2-KELAMİ VE FELSEFİ TEFSİR:İlk Müslümanlar Arap Yarımadasından çıkıp Bizans ve İranı fethettikce oradaki halkı Müslümanlaştırmaya başladılar. Yeni Müslüman olanlar yeni kültür ve düşüncelerle karşılaşınca Kaza Kader ve Allahın sıfatları gibi itikadi konularda tartışmaya başladılar. Ve bu tartışmalardan Kelami ve Siyasi Mezhepler ortaya çıktı. Örneğin şi’a harici mutezile v.b. Mezhepler kendi görüşlerini desteklemek için kuran’ı kendi düşüncelerine göre tefsir ettiler.
Örnek Zemahşeri Mutezili fikirleri savunmak için Keşaf isimli tefsiri yazmıştır.
Fahruttin er_razi ünlü tevsiri Mefatih’ul gaybi ehli sünneti savunmak için yazmıştır.
3-FIKHİ TEFSİR: kur’an’ın emirlerini anlamada zaman ve mekân farkından da kaynaklanan yorum farklılıklarından Müslümanlar arasında görüş ayrılıkları bundan da fıkhi mezhepler ortaya çıkmıştır. Böylece her mezhep kendi görüşünü savunmak için kur’an’ı kendi mezhepleri doğrultusunda yorumlamaya başladılar.
ÖRN: imam_ı safi öl. (204) ahkâmul kur’an’ı Hanefi fakihi cessas ahkâmul kur’an’ı Ebu Bekir İbnul Arabi ahkâmul kur’an’ı maliki alimi kurtubi cami li ahkâmul kur’an’ı
4-TASAVVUFİ TEFSİR: Tasavvufi tevsirler kişileri daha ahlaki bir hayat tarzına ulaştırma ruhu temizleme maksadıyla yazılmış ve kur’an da bunlar için yorumlanabilecek ayetler tasavvufi açıdan tevsir edilmiştir.
ÖRN: küşeyrii letaaiful işarat adlı tefsiri İsmal Hakkı Bursevi ruhul beyan adlı tefsiri bu amçla yazmıştır.
TEFSİR TARİHİNİN ÖNEMLİ İSİMLERİ:
1-Ferra ve tefsiri(144-207): büyük Arap dilcisi ve tefsir alimidir Kûfede yetişmiştir. Eserinin ismi Maanil Kur’an dil açısından çok önemli tefsirdir.
2-Taberi ve tefsiri: (224-310) :ibn. Cerir et taberi hicri 3.yy en önemli tarih fıkıh ve tefsir alimidir. Tefsirinin ismi camiul beyan an te’vilil Kur’an hem rivayet hemde dirayet tefsirleri açısından kendisinden sonra gelenlere kaynaklık etmiştir.
3-Zemahşeri ve tefsiri: (467-538) Zemahşeri büyük Selçuklu döneminde yaşamış vezir Nizmulmülk zamanında yaşamış dah sonra Mekke’ye yerleşmiştir. Ve ilim tahsil etmiştir. Yazmış olduğu eserin keşşaf dil agırlıklı bir eser olup kendisi itikâdi açıdan mutezili ameli açıdan yani fıkhi açıdan Hanefi mezhebine bağlı olduğu için tefsirinde bu konuşar ağırlık vermiştir.
4-Fahreddin Razi ve tefsiri: (543-606): tefsirin yanında kelam fıkıh felsefe ve matematik gibi bilimlerde de uzman bir müfessirdir. Eseri mefatihul ğayb da bu ilimleri Kur’an ayetlerinde kullanmıştır. Tefsirinde ehli sünnetin kelami görüşlerini savunmuş mutezili alimlere cevap vermeye çalışmıştır.
5-kurtübi: (……-671) :Endülüs Kurtuba da doğmuş ancak ilim tahsili için mısıra yerleşmiş. Kurtubi tefsiri camii li ahkamil Kur’an da ahkam e,ayetlerini açıklamaya çalışmıştır .kendisi fıkhi olarak maliki mezhebine baglı olmasına rağmen mutaassık davranmamış. Diğer görüşlerede yer vermiş.
6-Elmalılı Hamdi Yazır ve tefsiri: (1878-1942) Emalı lı omsalının son dönemi ve cumhuriyetin ilk yıllarında yaşamış ve İstanbul da yetişmiş milletvekilliği bakanlık üniversite hocalığı yapmıştır. D.İ.B’in isteği üzerine halk dini kur’an dili tefsirini 12 yılda tamamlamıştır. Ayetlerin sebebi nuzulünü ve ayetlerde geçen kelimeleri açıklamıştır. Mesela fatih’a suresini 100 sayfada tefsir etmiştir bakara suresi 900 sayfayı geçmektedir.
---
Fıkıh nedir : Bir şeyi bilmek, iyi ve tam anlamak, iç yüzünü ve inceliklerini kavramak demektir.
Füru-i fıkıh : Şer’i delillerden elde edilen fıkhi hükümleri sistematik tarzda elde alan dalına denir
Usul-i fıkıh : Delillerden hüküm elde metodunu inceleyen dalına denir.
İstihsan : Müctehidin bir meselede, özel bir delil sebebiyle, o meselenin benzerinde verdiği hükümden vazgeçip başka bir çözümü benimsememesi, yada iki farklı kıyas imkanı bulunduğunda, ilk bakışta dikkat çekmeyen kıyası (kapalı kıyası) gerekçe birliği açısından daha güçlü bulduğu için açık kıyasa tercih etmesidir.
İstishab :Daha önce varlığı bilinen bir durumun aksine delil bulunmadıkça varlığına koruduğuna hükmetmek demektir.
İstislah (Mesalihi Mürsele) : Yorum yoluyla da olsa nasların kapsamına girmeyen yada “illet” bağı kurarak (kıyas yoluyla) nasta düzenlenmiş bir olaya bağlanmayan fıkhi bir meselenin hükmünü İslam fıkhının genel ilkelerine göre belirleme yöntemine istislah, bu metodu uygulayarak hükme ulaşırken esas alınan maslahatlara da mesalihi mürsele denir.
Sedd-i Zera-i: Harama kötü ve zararlı bir sonuca vasıta olan davranışların yasaklanması, kötülüğe giden yolların kapatılması demektir.
Re’y ve İctihad : En genel anlamıyla, asli iki delil olan Kur’an ve sünneti, sayılan metodları ve benzerini kullanarak anlama, yorumlama ve metinle akıl ve toplum arasını buluşturma faaliyetidir.
Re’y : Hakkında açık bir nas yani ayet veya hadis metni bulunmayan fıkhi bir konuda müctehidin belli metodlar uygulayarak ulaştığı şahsi görüştür.
İctihad : Fakihin şer’i ameli bir meselenin hükmünü ilgili delillerden çıkarabilmek için olanca gayreti sarf etmesi demektir.
Ehliyet : Kişinin dini ve hukuki hükme konu (muhatap) olmaya elverişli oluşu demektir.
Müekked sünnet : Hz. Peygamberin devamlı yaptığı, sırf bağlayıcı ve kesin bir emir olmadığını göstermek için nadiren terk ettiği fiillere denir.
Gayr-ı müekked sünnet : Hz. Peygamberin ibadet ve taat türünden olup bazen yaptığı bazen de terk ettiği veya çoğu zaman yaptığı bazen de terk ettiği fiil ve davranışlardır.
Zevaid (adet)sünnet : Hz. Peygamberin, Allah katından bir tebliğ veya Allah’ın dinini açıklama niteliği taşımaksızın insan olması itibariyle yaptığı normal ve beşeri davranışlara denir.
Revatip sünnet : Farz namazlardan önce ve sonra kılınması sünnet olan namazlar, şevvalde tutulan altı gün oruç gibi ibadetlere denir.
Haram : Allah’ın kesin olarak yasakladığı fiillerdir. Yasaklama işine tahrim veya hazr , yasaklanan şeye haram, muharrem veya mahzur, bu yöndeki hüküm ve vasfa da hurmet denir.
Haram li-aynihi : Bizzat kendisindeki kötülük sebebiyle, baştan itibaren ve temelden haramlığına hükmettiği fiildir. Zina, hırsızlık v.s.
Haram li-gayrihi :Aslında meşru ve serbest olduğu halde, haram kılınmasını gerekli kılan geçici durumla ilgili olan fiil. Bayram gününde oruç tutmak gibi.
Azimet : Bir şeye kesin olarak yönelmek, niyetlenmek. Fıkhi olarak : meşakkat, zaruret ve ihtiyaç gibi arizi bir sebebe bağlı olmaksızın ilkten konmuş olan ve normal durumlarda her bir mükellefe ayrı ayrı hitap eden asli hüküm demektir.
-Farz, vacip ve sünnet gibi davranışların yapılması; haram, mekruh gibi davranışların yapılmaması…
Ruhsat : Azimetin karşıtıdır. “Kolaylık, devamlı olan” ruhsat fıkhi olarak: meşakkat, zaruret, ihtiyaç gibi arızi bir sebebe bağlı olarak azimet hükmüne terk etme imkanı veren ve yalnız söz konusu arizi durumda sınırlı bulunan hafifletilmiş ve geçici hükmü ifade eden bir terimdir.
-Mükelleflerin oruç tutması bir azimet hükmüdür. Hasta ve yolcuların karşılaştıkları güçlükler sebebiyle oruç tutma kolaylığı sağlanması ise ruhsattır.
Selem akdi : İleride teslim edilecek bir malın peşin para ile satın alınmasıdır.
Nass : Fıkha dair temel kaynakların her birine ait hükümlerle ilgili özel delillere, konuyu ilgilendiren ayet ve hadislere ortak bir adla nass denir.
Sebep : Şer’i hükmün varlığına işaret yapılan şeye denir.
Butlan : Şer’i hüküm, rükun ve şartlara yönelik eksiklikler taşıyorsa, o fiile batıl denilir ve hükümsüz sayılır. Sanki hiç yokmuş gibi sayılır.
Tevil : Zahir ve nassın lafzi anlamları, bazı şartların bulunması halinde terk edilebilir ve bunlar başka manaya yorulabilir. Buna tevil denir. “namaza kalktığınızda yüzünüzü yıkayın” kalkmak fiili doğrulmak, dikilmek demektir.
Hafi : Gizli , kapalı demektir. Aslında anlamı açık olan bir kelimenin, başka bir engel sebebiyle kapsamı konusunda kapalı kalması haline “hafi” denir.
Müşkil : Hafiften daha kapalı olan, ancak karine emareler üzerinde çalışma yaparak anlaşılabilen sözcüklere “müşkil” denir.
Mücmel : Derlenip toplanıp bir araya getirilen demektir. Sözün sahibinin yapacağı açıklama olmadan anlaşılmayacak kadar kapalı ola sözcüklere denir.
Müteşabih : Dini metinlerde yer alan, ancak anlamı hiçbir zaman anlaşılmayacak derecede kapalı olan sözcüklere denir.
Sarih : Açık demektir. İster hakikat, ister mecaz olsun, bir sözcüğün çok kullanılması sebebiyle manaya delaleti açıkça anlaşılıyorsa, ona “sarih” denir. Alış-Verişte, Aldım/Sattım diyen bir kimsenin ayrıca niyetine bakılmaz.
Kinaye : Dolaylı anlatım demektir. Bir sözü, gerçek anlamının anlaşılmasına engel bulunmadığı bir durumda başka anlamda kullanmak “kinaye” olur.
Karz-ı Hasen : Faiz vb. her hangi bir maddi çıkar beklentisi olmadan borç vermeye denir.
Kısas : Cana ve organ bütünlüğüne yönelik kasten işlenmiş suçların müeyyidesi “kısas” tır.
Had : Bunlar, bizzat Kur’an ve sünnet tarafından belirlenmiş ve adı konularak açıklanmış, kamu hakkı niteliğindeki zina, iffete iftira, hırsızlık, anarşi gibi meşru kurulu düzene başkaldırı gibi suçlar ve cezalardır.
Tazir : Kısas ve had dışında kalan, zaman ve mekana göre devlet yetkilileri ve yasama erki tarafından belirlenecek suçlar ve cezalarıdır.
Akile : Vaktiyle kişinin erkek akrabaları (asabe) iken sonraları divan üyeleri, meslek grupları gibi kendileri ile dayanışma içinde olduğu kimseler olmuştur.
İtlaf : Başkasının canına, malına haksız olarak ve tazmin sorumluluğu doğuracak şekilde zarar vermektir.
Telfik : Kumaşın iki tarafını birleştirmek. Farklı hükümlerin bir araya getirilmesi demektir.
Tekfir : Müslüman olduğu bilinen bir kişiyi, inkar özelliği taşıyan inanç, söz ve davranışından ötürü kafir saymaktır.
İrtidat (mürted) : Müslümanın dinden çıkması anlamına gelir.
Tefrik : Mahkeme kararıyla boşanma demektir.
Müdrik : Namazı tamamen imamla kılan kişi.
Lahik : Namaza imamla başlayıp fakat imamla bitiremeyen kişi
Mesbuk : İmama birinci rekatın rukusundan sonra uyan kişi
Akaid : Gönülden bağlanılan, düğüm atılmışçasına sağlam inanılan şey. İnanılması farz olan hususlar, iman esasları, dinin temel kural ve ilkeleri anlamına gelmektedir.
Taklidi iman : Delillere dayalı olmaksızın sadece çevrenin telkini ile meydana gelen ve adeta kişinin İslam toplumunda doğup büyümüş olmasının tabii sonucu olarak gözüken imana denir.
Tahkiki iman : Delillere, bilgiye, araştırma ve kavramaya dayalı imana tahkiki iman denir.
Hamele-i Arş : Arşı taşıyan melekler.
Mukarrebun ve illiyyun : Allah’ı tesbih ve anmakla görevli olup, Allah’a çok yakın ve O’nun katında şerefli mevkii bulunan meleklerdir.
Tevrat : İbranice bir kelimedir. Kanun, şeriat ve öğreti anlamlarına gelir.Ahd-i Atik ve Ahd-i Kadim de denir.
Zebur : Yazılı şey demektir. İlahi kitapların en küçüğüdür. Yeni dini hükümler getirmemiştir. Lirik söyleyiş ve ilahilerden, Allah’a övgü ve hikmetli sözlerden ve bir takım nasihatlerden meydana gelmiştir.
İncil : Müjde, talim ve öğreti anlamına gelir. Hz İsa aracılığıyla İsrail oğullarına gönderilmiştir.
Kur’an : Toplamak, okumak ve bir araya getirmek demektir.
Kur’an nın Muhtevası
1- İtikad : İman esaslarını konu alır
2- İbadetler : Namaz, oruç, hac ve zekat gibi konulardan bahseder
3- Muamelat : Toplum fertlerinin aralarındaki ilişkileri konu alır
4- Ukubat : İslamın koyduğu kurallara aynen uyulması. İnsan haklarını ve yasakları çiğneyenlerin cezalandırılması.
5- Ahlak :Ana-babaya hürmet, insanlarla iyi geçinme küçükleri sevip büyükleri sayma vs
6- Nasihat ve Tavsiyeler : İnsanlara emir ve yasaklar konusunda duyarlı olmalarını, nefislerine esir düşmemelerini vs.
7- Va’d ve Vaid : Allah’ın emirlerine uyanların cennet, buyrukları terk edenlerin cehennemle cezalandırılacağını konu alır.
8- İlmi Gerçekler : İnsanlığa gerekli olan ilmi gerçeklerin ve tabiat kanunlarının ilham kaynağını teşkil eden ayetleri de kapsamaktadır.
9- Kıssalar : Önceki ümmetlerle, peygamberlerin hayatını konu alır.
10- Dualar : İnsanın yapacağı işlerde sürekli Allah’ın yardımına muhtaç olduğu için Kur’an da dualarda yer almıştır.
Rasul : Allah’ın kulları arasından seçtiği ve vahiyle şereflendirerek emir ve yasaklarını insanlara ulaştırmak üzere görevlendirdiği elçiye (kitap gönderilene) denir.
Nebi : Allah’ın emir ve yasaklarını insanlara bildiren fakat yeni bir kitap ve şeriatla gönderilmeyip önceki bir peygamberin kitap ve şeriatını bildiren kişiye denir.
İrhas : Peygamber olacak şahsın, henüz peygamber olmadan önce gösterdiği olağanüstü olaylar. Hz. İsa’nın beşikte iken konuşması gibi…
Meunet : Allah’ın veli olmayan bir Müslüman kulunu, darda kaldığı veya sıkıntıya düştüğü zaman, olağanüstü bir şekilde bu darlık ve sıkıntıdan kurtarmasıdır.
İstidraç : Kafir ve günahkar kişilerden arzu ve isteklerine uygun olarak meydana gelen olağan üstü oaylardır.
İhanet : Kafir ve günahkar kişilerden, arzu ve isteklerine aykırı olarak meydana gelen olaylar.
Kıyamet Alametleri :
1- Duman: Müminleri nezleye tutulmuş gibi, kafirleri sarhoş edercesine tüm yeryüzünü kapsar.
2- Deccal : Bu isimde bir şahıs çıkacak ne Tanrılık iddiasında bulunacak, istidraç denilen bazı olağan üstü üstünlükler gösterecek ve Hz. İsa tarafından öldürülecektir.
3- Dabbetü’l Arz : Bu isimde bir canlı çıkacak, yanında Hz. Musa’nın asası ve Hz. Süleyman’nın mührü bulunacak, asa ile müminin yüzünü aydınlatacak, mühür ile kafirin burnunu kıracak, böylelikle müminlerin ve kafirlerin tanınmalarını sağlayacak.
4- Güneşin Batıdan Doğması : Allah’ın emri ile güneş batıdan doğacak, bu olaydan sonra iman edenlerin imanları kabul olmayacak.
5- Ye’cuc ve Me’cuc’ün Çıkması : Bu isimde iki topluluğun yeryüzüne dağılarak bir süre bozgunculuk yapmaları da kıyamet alametlerindendir.
6- Hz. İsa’nın Gökten İnmesi : Kıyametin kopmasına yakın gökten inecek, insanlar arasında adaletle hükmedecek, Hz. Peygamberin dini üzerine amel edecek, Deccal’i öldürecek, sonrada ölecektir.
7- Yer Çöküntüsü : Biri doğuda, biri batıda, biri de Arap yarımadasında olmak üzere üç yer çöküntüsü meydana gelecektir.
8- Ateş çıkması : Hicaz tarafında büyük bir ateş çıkacak ve her tarafı aydınlatacaktır.
HAYIZ ve NİFAS
Hayız (aybaşı) nifas (loğusalık) istihaze de özür kanıdır.
-Hanefilere göre adetin en az süresi 3, en uzun süresi 10 gündür. İki adet kanı arasında kalan en az temizlik süresi 15 gündür.
-Hayızlı kadının ilk günlerinde cinsel ilişkiye girmek 4,25 gr; son günlerinde cinsel ilişkiye girmek bunun yarısı kadara sadaka vermeyi gerektirir.
-Hanefilere göre hayız kanı sona ermiş ancak gusül yapılmamışsa ve bir namaz vakti geçmiş olursa cinsel ilişkiye girilebilir.
-Hanefi ve Hanbeli lere göre nisafın en uzun süresinin 40 gündür.
- Yeni Müslüman olmuş bir kimsenin sırf cünüplükten kurtulmak için gusletmesi Malik i ve Hanbeli lere göre vacip; Hanefi ve Şafiile göre ise MENDUP bir ibadettir.
- Gusulde niyet etmek Hanefi mezhebine göre sünnet, diğer mezheplere göre ise Farzdır.
Nafie Namaz Kılmanın Mekruh Olduğu Vakitler :
1-Fecrin doğmasından sonra sabah namazının sünneti dışında nafile namaz kılınmaz.
1-sabah namazı kılındıktan sonra güneş doğuncaya kadar
3-İkindi namazı kılındıktan sonra güneş batıncaya kadar
4-Akşam namazının farzından önce
5-Bayram namazlarından önce ne evde ne de camide
6-Bayram namazlarından sonra camide
7-Arafat ve Müzdelife cem’leri arasında
8-Farz namazının vaktinin daralması durumunda
9-Farza durulmak üzere kamet getirilirken (sabah namazının sünneti müstesna)
10-Cuma günü hatibin minbere çıkmasından cuma namazı sona erinceye kadar nafile namaz kılınmaz.
İtimat : İftidah tekbirinden sonra el bağlamak.
Teavvüz : Tek başına namaz kılanın sadece ilk rekatta ve Sübhaneke den sonra Euzü çekmek Tahmid : Rukudan doğrulduktan sonra hamd etmek.
Tahrime : Birici rekatta iftidah tekbirinden sonra hemen subhaneke okumak.
Tesm’i : Rukudan doğrulurken Semi Allah’ü limenhadimeh demek.
Tenahnuh : namazda özürsüz olarak boğazı hıldatmak, öksürmeye çalışmak.
Kaveme : Namazda rukudan kıyama kalkma
Celse : İki secde arasındaki, oturuş.
İsfar : Sabah namazının geç kılınması
Tağlis : Vakit girince namazı hemen kılmak
Surutus Salat : Namazın Şartları.
Erkanüs Salat : Namazın Rukunları.
Sıfatü’s-Salat : İlmihal dilinde namazların adabına uygun şekilde kılınması.
Teressül veya irtisal : Ezan okunurken her cümle arasında biraz bekleme ve ikinci cümlelerde sesi biraz yükseltme
İktida : İmama uyma Muktedi : imama uyan kişi.
Müfteriz : Farz namaz kılan muktedi
Müteneffil : Nafile namaz kılan imam
Muhazatü’n-Nisa : Kadının aynı imama uymuş olan erkeğin önünde veya hizasında bulunması.
Tıval-i Mufassal : Uzun sureler. Hucurat ile Büruc sureleri arasındaki sureler.
Evsat-ı Mufassal : Orta uzunluktaki sureler. Büruc ile Beyine sureleri arasındaki sureler.
Kısar-ı Mufassal : Kısa sureler. Beyine ile Nas arasındaki surelerdir.
Seb’ut-Tıval : Bakara, Araf, Nisa, Ali İmran, En’am,Maide ve Enfal sureleri.
Cuma Namazının Vücub Şartları:
1-Erkek Olmak
2-Mazeretsiz Olmak (Sağlıklı Olmak)
3-Hür Olmak
4-Mukim Olmak.
Cuma Namazının Sıhhat Şartları :
1-Vakit
2-Cemaat (Hanefilerde imam dışında en az 3 kişi, Şafiilerde İmamla beraber 40 kişi, Malikilerde 10 kişi)
3-Şehir veya Şehir hükmünde Olması
4-Cami
5-İzin
6-Hutbe
Hutbenin Şartları
1-Vakit içinde okunması
2-Namazdan önce okunması
3-Hutbe niyetiyle okunması
4-kendisiyle Cuma namazı kılınacak en az bir kişinin bulunması
5-Hutbe ile namaz arasında namaza mani her hangi bir şey yapılmaması (yiyip,içme gibi)
Kasrü’s-Selat : Dört rekatlı farz namazları yolculuk esnasında ikişer rekat kılmak.
Cem’ü’l-fiil veya Cem’ü’l- Muvasala : bir namazı hemen diğerinin ardından kılmak. Mesela öğleyi vaktin sonunda ikindiyi de vaktin başında kılmak gibi.
Faite (fevait) : Bir namazı vaktinde kılamamak.
Vatani asli : İnsanın doğup büyüdüğü yer. Başka yere göç ederse vatani asli orası olur.
Vatanı İkamet : Bir insanın 15 günden fazla kalmak istediği yere denir.
Vatanı Sükna : Bir insanın 15 günden az kalmayı planladığı yere denir.
Tertip : Üç Durumda düşer 1- Kazaya kalan namazların sayısının vitir dışında 6 vakit ve daha fazla olması 2- Vaktin hem kaza hem de vakit namazı kılmaya yetmeyecek kadar sıkışık olması
3- Vakit namazının kılınışı sırasında kazaya kalmış namazı olduğunu hatırlaması
Terkedilmiş bir farzın namaz içinde kaza yoluyla telafi edilmesi :
1- Bir kimse kıraat etmeden rukua varır da kıraati unuttuğunu rukuda hatırlarsa bu kişi ruku halinde bir ayet okur ve terk ettiği kıraati yerine getirmiş olur.
2- Bir kimse ruku etmeden secdeye gidecek olursa ikinci secdeyi yapmadan geri dönüp rukuyu iade edebilir. Secdeleri tekrar yapar.
3- Son oturuşu terk edip beşinci reketa kalkarsa o rekatın secdesini yapmadan dönebilir. Beşinci rekatın secdesini yaparsa o namaz nafileye dönüşür bir rekat daha kılar altıya tamamlar.
Oruca niyet zamanı :
1- Güneşin batışından kuşluk vaktine kadar niyet edilen oruçlar : Ramazan orucu, belirli günlerde tutulması adanan oruçlar, nafile olarak tutulan oruçlardır
2- İmsak vaktinden önce geceleyin niyet edilen oruçlar : Ramazanda tutulmayıp başka zamanlarda kaza edilen oruçlar, her çeşit kefaret orucu, başlanıp ta bozulan nafile oruçların kazası ve mutlak olarak adanan (zamanı belirlenmeyen) oruçlardır.
Temlik : Zekatı ehil olanlara vermek
Rikaz : Maden, define ve hazine gibi kendiliğinden yer altında bulunan veya insanlar tarafından yer altına gömülüp gizlenen her türlü kıymetli maden ve eşya.
Fıtır Sadakasında Mükellefiyet
1- Müslüman Olmak
2- Mal Varlığı
3- Ehliyet
4- Velayet ve Bakmakla Yükümlülük
5- Vakit
Kefaretler :
Kefarat-i Savm : Ramazan orucunu eda ederken her hangi bir mazereti bulunmaksızın oruçlu olduğunu bilerek ve kasten bozan. Köle azat etmek, iki ay oruç tutmak veya 60 fakiri sabahlı akşamlı doyurmak.
Yemin kefareti : bilerek yapılan yemin köle azat etmek, 10 fakiri sabahlı akşamlı doyurmak, 10 fakiri orta seviyede giydirmek, 3 gün oruç…
Zıhar kefareti : Köle azat etmek, iki ay oruç tutmak veya 60 fakiri sabahlı akşamlı doyurmak.
Adam öldürmenin kefareti : Köle azat etmek, iki ay oruç tutmak.
Hacda tıraş olmanın kefareti : 3 gün oruç, 6 fakiri doyurmak, bir koyun kesmek.
Hayızlı kadınla cinsi münasebet kefareti : Ebu Hanife’ye göre sade tövbe etmesi gerekir.
Tesmiye : Allah’tan başkasının adının anılması veya hayvanın Allah’tan başkası adına kurban olarak kesilmesinin ve bu şekilde kesilen hayvanın etinin yenmesinin yasaklanmış olmasıdır.
Gurre : Cenine karşı işlenen suçun cezası. 5 deve, 212,5 gr altın, 1785 gr gümüş
İlm-i Nücum : Astroloji ve astronomiyi kapsayan ilim
Tenasüh : Ölüm sonrasında ruhun başka bir bedene girerek yaşadığına inanılan şey.
İtlaf : Başkasının malını hukuka aykırı şekilde tahrip etmek.
Haksız iktisap : Hukuki bir sebebe dayanmadan bir şahsın mal varlığının başkası adına çoğalmasıdır.
İkrah : Cebir ve zorlama.
Velayeti İcbar : Zorlayıcı velayet
Velayeti İhtiyar veya İstihbab : Zorlayıcı olmayan velayet
Asabe : Bir kimsenin araya bir kadın girmeyen bütün erkek akrabalarıdır.
Mehr-i Müsemma : Nikah anında belirlenmiş mehir.
Mehr-i Misil : Nikah anında belirlenmeyen mehir.
Mehr-i Muaccel : Evlilik anında peşin ödenen mehir.
Mehri Müeccel : Ödenmesi sonraya bırakılan mehir.
Hul veya Muhalea : Kadının mali bir ödeme yapması veya mali bir hakkından feragat ermesiyle tarafların anlaşarak boşanması.
Tefrik : Mahkeme kararıyla boşanma.
Tefvizi Talak : Koca sahip olduğu boşama hakkını karısına vermesidir.
Mükreh Boşanma : Canı ve malı ağır bir şekilde tehdit edilen ve bu tehdidi başka türlü defedemeyen boşanmaya denir.
Beynuneti Kübra : Kesin boşanma.
Ric’i Talak : Kocaya yeni bir nikahla ihtiyaç olmadan boşadığı karısına dönme imkanı veren boşanma türü
Bain Talak : Kocaya boşadığı eşine ancak yeni bir nikahla dönme imkanı veren boşama şeklidir.
Sünni Talak : Hz. Peygamberin getirdiği ölçü ve sınırlamalara riayet edilerek yapılan boşanma şekli.
Bid’i Talak : Sünnete aykırı şekilde boşanma türü.
Lian : Karısının zina ettiğini veya çocuğunun zina mahsulü olduğunu iddia eden ve bu iddiasını gerektiği şekilde ispat edemeyen koca hakim huzurunda hususi bir şekilde yeminleşir ve evlilik birliğine hakim tarafından son verilir.
İla : Kocanın karısına dört ay veya daha fazla yaklaşmayacağına yemin etmesi veya bu içerikte bir nezirde bulunması.
Gabn : Bir mal değerinin çok üzerinde bir fiyata satın alındığında müşteri; değerinin çok altında satıldığında ise satıcı gabn’a maruz aklmış olur.
Tağrir : Akit yapılırken taraflardan birinin söz ve davranışı ile diğer tarafı kasten aldatmasını ifade eder.
Şuf’a : Satım akdine konu olan bir akarı, müşteriye mal olduğu bedel karşılığında mülkiyetine geçirme yetkisi veren bir hakkı ifade eder.
Ariyet : Bir kimseye bedelsiz olarak belli bir süre kullanmak üzere bir malın verilmesini konu alan sözleşme türüdür.
Karz : Geri ödemek üzere birine verilen mal.
Lukata : Buluntu mal
İne : Bir malın belli bir fiyat karşılığında vadeli olarak satıp, satılan fiyattan daha düşük fiyata geri alınması.
Pey akçesi : Pişmanlık akçesi
Hisbe : İslam toplumlarında genel ahlakı ve kamu düzenini koruma ve denetleme faaliyetini ve bununla görevli resmi kuruluşu ifade eder.
Fahr ve tefahur : Kibir
Sefeh ve Cehl : Zulüm, serkeşlik, saldırganlık, barbarlık
Te’dip : Birini bir konu hakkında bilgilendirme.
Edip : Bir konu hakkında bilgilendirilmiş kişi.
İstihlaf :Namazda İmamımn yerine birini bırakması
Ahkam : Kur’an ve sünnetin içerdiği dini hükümler
Fasık : Allah’ın emir ve yasaklarına uymayan kimse
Münacat : Allah’a sessizce dua etmek
Taassup : Bir delile dayanmayan, bir fikre körü körüne inanmak
Şart : Hükmün varlığı kendisine dayanan şey.
Rükün : İbadetlerin ve akitlerin asli unsurları
Fırka-i Naciye : Kurtuluşa eren grup.
Ehl-i Bidat (mübtedia) : Peygamberin izlediği yoldan ayrılmak
Fırka-i Dalle (Ehl-i Dalal) : Bir takım sapık görüşlere saplanıp doğru yoldan ayrılan.
Te’vil : Başka bir anlama çekmeme, olduğu gibi kabul etme.
İkab : Ceza İtab : Kınama İsaet : Yanlış ve kötü davranış. Kizb : Yalan söylemek
Nefhai Feza : Korku Üfürüşü
Nefhai Kıyam : Kalkış Üfürüşü
Nefhai Saik : Ölüm Üfürüşü
Zelle : Peygamberimizin küçük hataları
Masiyet : Günah işlemek
Kitman : Gizlemek
Yevmüt-Telak : Kavuşma günü.
Furui Fıkıh : Şer’i delillerden elde edilen fıkhi hükümler.
Usuli Fıkıh : Delillerden hüküm elde etme
Kur’an’ın Harekelenmesi : Ebu’l Esved Ziyad
Kur’an’daki kapalı ifadeler : Hafi, Müşkil, Mücmel, Nass ve Zahir.
Müdebbirat : Dört büyük meleğe verilen isim.
Kelamı Nefsi : Kalbimizden geçenler
Kelamı Lafzi : Kalpten geçenleri sözle başkasına aktarma.
Seyyidül Melaike : Cebrail a.s. diğer adı
Naziat ve Naşitat Melekleri : Koparıcı, kolaylaştırıcı (Azrail’in yardımcılar)
Fatiha suresinin diğer adları : Ümmül Kitap, el-Esas, El-Kafiye, Es-Sebül Mesani, El-Kunz
Tehannüs : Peygamberimizin Hz. İbrahim’in Hanif dinine uygun olarak Hira’da yaptığı tefekkür.
Athal : Hicret sırasında Hz.ebu Bekir ile sığındıkları mağaranın ismi.
Murakabe : Kulun her an Allah nezaretinde ve her halinin Allah tarafından bilinmekte olduğu.
Mekke'de ilk nâzil olan âyet: İkra'dır.
Mekke'de ilk nâzil olan süre : Müddesir veya Fatiha'dır.
Mekke'de ilk ilân olunan sûre : Vennecm'dir.
Mekke'de son nâzil olan sûre : Mü'minûn'dur.
Medine'de ilk inen sûre : Bakara süresidir.
Medine'de son inen âyet: Vettekû yevmen türceune fihi ilal-lah.
Medine'de son inen sûre : Nasr'dır.
Vahye Ait Bazı Terimler:
1) Hadarî: Rasulullah’a yolculukta olmayıp, yerleşik durumda iken gelen vahydir. Vahyin çoğunluğu bu şekilde gelmiştir.
2) Seferî: Rasulullah’a yolculuk veya savaşta inen vahiylerdir.: Enfal S.baş kısmı, Tevbe: 9/34, Hac S. başı, Fetih suresi.
3) Neharî: Gündüz inen ayetlerdir. Kur’an’ın büyük bölümü gündüz inmiştir.
4) Leylî: Geceleyin vahyedilen ayetlerdir. Buna örnek: Al-i imran suresinin son kısımları, Tebük seferinden geri kalan üç kişi hakkında inen ayetler (Tevbe: 9/117-118), Fetih suresinin baş kısmı.
5) Sayfî: Yaz mevsiminde nazil olan ayetler.: Nisa suresinin son ayeti olan Kelale ayeti, Tebük gazvesi hakkında inen ayetler.
6) Şitaî: Kış mevsiminde nazil olan ayetler.: İfk olayı ile ilgili ayetler (Nur: 24/11-26), Hendek savaşı ile ilgili ayetler (Ahzab:
7) Firaşî: Rasulullah yatağında iken nazil olan ayetler.
Nevm
î: Rasulullah uykuda iken nazil olan ayetler.
9) Ardî: Rasulullah yeryüzünde iken nazil olan ayetler. Kur’an’ın hemen hemen hepsi bu şekilde indirilmiştir.
10) Semaî: Rasulullah semada iken nazil olan ayetler. Bakara suresinin son iki ayeti Mirac’ta iken nazil olmuştur
A)-Vahy-i Metlüv-: Hz. Peygamber'in yukarıda belirtilen vahy şekillerinden almış bulunduğu vahiylerden ekserisi âyetlerlerdir. Necm sûresi 4. âyette: "O, kendi arzusu ile söylemez, o (söylediği), kendisine vahyedilen bir vahiyden başka bir şey değildir" buyurulmuştur. Hz. Peygamber: "Bana Kur'ân ve onunla beraber O'nun gibisi verildi. Şunu iyi biliniz ki, Allah Rasûlü'nün haram kıldığı da Allah'ın haram kıldığı gibidir..." buyurmuştur. Kur'ân bu özellikleriyle, vahyi metulvü (okunan vahyi) meydana getirmektedir. Kurbet niyetiyle namaz ve namaz dışında okunmakla ibadet edilir. Diğer vahy mahsulü olan kudsî hadis ve hadislerle namazda okunarak ibadet edilmez. Ancak namaz dışında ilim ve teberrüken okunabilir.
B)-Vahyi Gayrı Metlüv:Tilavet olunmayan vahiy demektir.Kudsî hadis ve hadislerle namazda okunarak ibadet edilmez. Ancak namaz dışında ilim ve teberrüken okunabilir.
TEVİL: “Evl” kökünden gelen ve “Geri dönme” anlamında mastardır.
Lügatte: Açıklamak ve beyan etmek anlamını da ifade etmektedir.
Istılahta;Görünürde birbiriyle uyumlu iki ihtimalden birine manayı yöneltmektir.ayete muhtemel manalardan birini vermekti
NASİH VE MENSUH
Lügat manası: İzale,bertaraf, ibtal ve yok etme; izale edilen şeyin yerine başka birinin konulması veya konulmaması, kaldırma, hükümsüz kılma,. Nesehe fiilinin mastarıdır. Bazı ilim adamları “izale ve iptal etme” manasında hakikat, diğerlerinde mecaz olduğunu söylemektedirler.
Terim manası: Bir nassın hükmünün ya yerine bir nass gelerek veya hiçbir nass gelmediği halde belli bir zaman sonra kaldırılmasıdır. Mensuh ise:Aynı kökten ism-i mef`uldür.Bu şekilde kendinden önceki hükmü kaldırılan delile nasih, hükmü kaldırılan delile de mensuh denilir.
MÜCMEL : Bir açıklayıcı tarafından, açıklanmadıkça mânâsı anlaşılmayan kapalı lafız .
MÜBHEM : Kur’an-ı Kerim’de sarih olarak isimleri zikredilmeyip te, ismi mevsuller veya zamirlerle zikredilen erkek veya kadınlar olduğu gibi, melek veya cin veyahut ta bir topluluk veya kabile de olabilir. Bu gibi ismi mevsullerin veya zamirlerin kime delalet ettiğini bilmek kolay bir şey değildir.Mübhemat hakkındaki bilgiler, nakle dayandığına göre, o haberlerin sağlam senetlerle, Rasulullah, sahabe ve tabiuna ulaşması gerekir.
MÜFESSER:Açıklanan. Usûl-i fıkıhta, nass denilen lafzdan daha açık olan lafızdır. Nass, sevkedildiği mânâya açıkça delâlet eden lafızdır. Kur'ân-ı kerîmde bulunan salât, zekât gibi kapalı kelimeler, Peygamber efendimiz tarafından açıklanmıştır. Böylece bu kapalı kelimeler, müfesser hâline gelmiştir. Müfesserlerle amel etmek vâcibdir.
HAFÎ:Gizli, kapalı. Usûl-i fıkıh ilminde, mânâsı açık olduğu hâlde söyleyenin maksadını ifâde etmede kapalı, gizli söz.
NASS:Âyet-i kerîmeler ve hadîs-i şerîfler. Çoğulu nüsûs'tur.
Ehl-i sünnet âlimleri nassları zâhirleri üzere almışlardır. Yâni açık olan mânâlarını vermişlerdir. Zarûret olmadıkça nassları te'vil etmemişler bu mânâları değiştirmemişlerdir. Kendi bilgileri ve görüşleri ile bir değişiklik yapmamışlardır.
Nass ile bildirilmiş olan ahkâm hiçbir zaman değişmez. Örf ve âdetlerden hüküm çıkarılabilmesi için, bunların nasslara muhâlif olmaması ve sâlih müslümanlar arasında selef-i sâlihînden gelmiş olması lâzımdır.
ZAHİR:Lafızdan (sözden) anlaşılan, açık, görünen mânâ. Ehl-i sünnet âlimleri, nasslara (âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîflere) zâhir mânâlarını vermişlerdir. Zarûret olmadıkça, nassları te'vîl etmemişler, bu mânâları değiştirmemişlerdir. Kendi bilgileri ve görüşleri ile bir değişiklik yapmamışlardır.
MUHKEM: Lügat manası sağlam, manası açık, yorum götürmez, şüphe kabul etmez anlamında if’al vezninde, arapça ismi mef’ul bir kelimedir. Muhkem ayetler, manası açık olan, manasında ihtilaf edilmeyen, manalarının anlaşılması için açıklamaya ihtiyaç duyulmayan, manası herkes tarafından anlaşılabilen ayetlerdir.
MÜTEŞABİH: Birden fazla manaya gelen, manası açık olmayıp manasında kapalılık bulunan, açıklamaya ihtiyaç duyulan veya muhkem ayetlere ters gibi görünen ayetlerdir.
VÜCUH VE NEZAİR:Kur’an-ı Kerim’de, çeşitli manalarda kullanılan müşterek lafızların mevcut olduğu müşahade edilir. Bir kelimenin bir ayette ifade ettiği mana ile, yine aynı kelimenin diğer ayetlerde anlamlar aynı olmamaktadır. İşte biz buna tefsir ilminde “Vücuh” diyoruz. Bunun aksine de, yani çeşitli birçok kelimenin aynı manayı ifade etmesine “Nezair” denir. Kur’an’ın iyi anlaşılması ve bilinmesi için, tefsir ilminde öğrenilmesi lazım gelen mühim hususlardan biri de şüphesiz “Vücuh ve nezair”dir.
MÜŞKILU’L-KUR’AN: Kur’an-ı Kerim ayetleri arasında ilk bakışta ihtilaf ve tenakuz gibi görünen durumları inceleyen ilme Müşkilu’l-Kur’an denilir. Aslında Allah’ın kelamında böyle bir halin mevcudiyeti bahis konusu olamaz. “Onlar hala Kur’an’ı iyice düşünmüyorlar mı? Eğer o, Allah’tan başkasının katından olsaydı, kuşkusuz içinde birçok aykırılıklar bulacaklardı.” (Nisa: 4/82) Eğer kişi cehaleti sebebiyle ayetler arasında bir çelişki hissederse, zıt mana taşıdığı sanılan ayetlerin bağdaştırılması gerekir. Bu yöndeki tereddütlerin giderilmesi de “Müşkilu’l-Kur’an” ilmiyle sağlanmıştır.
KISASU’L-KUR’AN :Allah, muhataplarına tevhid ve ahlak ilkelerini, tarihin kanunlarını anlatırken, öğretirken, pedagojik açıdan çok önemli bir metodu kullanmıştır. Bu da tarihte yaşanan hadiseleri, dini ve ahlaki bir muhtevayla insanların önüne koyan kıssalar yoluyla gerçekleşmiştir
EMSALU’L-KUR’AN:Mesel kelimesi lügatta şibih, nazir, delil, hüccet, bir nesnenin sıfatı, halk arasında kabul görüp yayılmış ve meşhur olan sözlerdir –ki bunlara Türkcede atasözleri denir-, bunların irad edilip söylenmesine de “darb-ı mesel” denir, çoğulu ise emsaldir.
TEFSİRDE RİVAYET YÖNTEMİ: Bu tefsir, selefden nakledilegelen eserlere dayanan tefsirlerdir. Bu tefsirlerde ayetlerin manaları, nüzûl sebepleri,nâsıh ve mensuh olanları gösterilir. Böylece rivâyet yolu ile yapılan tefsirlerin başlıca kaynakları,Hadis-i Şerif kitapları ile Siyer ve Tarih kitaplarıdır. Bunlara muhalif, aklın hükmüne aykırı olan rivâyetlere itimat edilmez.
Ali b. Ebi Hatim Tefsiru’l Kur’ani-l Azim.
İbn Kesir Tefsiru’l Kur’ani-l Azim.
Celaleddin es-Suyuti ed-Durru’ –Mensur.
TEFSİRDE DİRAYET YÖNTEMİ: Buna rey ile tefsir de denir. Bu tefsirde müfessir, ayet hakkında açıklayıcı bir nakil bulamayınca reye başvurur. Yani ictihad eder, ve Lugat, Belâğat gibi lisan ilimlerinden yararlanır.
1-DİL BİLİMSEL TEFSİR:İlk dirayet tefsiri çalışmalarının Dil bilimsel çalışmalarla başladığı söylenebilir.Özellikle 2. yy.da gelişmeye başlayan Sarf ve Nahiv bilgisi ileKur’an-ı açıklamaya başladılar.
Bunlardan bazıları Ahfeş(öl.177),Sibeveyh(öl.180),Halil b. Ahmet(öl.170) Zemahşeri’nin Keşşaf adlı tefsiri buna bir örnektir.
2-KELAMİ VE FELSEFİ TEFSİR:İlk Müslümanlar Arap Yarımadasından çıkıp Bizans ve İranı fethettikce oradaki halkı Müslümanlaştırmaya başladılar. Yeni Müslüman olanlar yeni kültür ve düşüncelerle karşılaşınca Kaza Kader ve Allahın sıfatları gibi itikadi konularda tartışmaya başladılar. Ve bu tartışmalardan Kelami ve Siyasi Mezhepler ortaya çıktı. Örneğin şi’a harici mutezile v.b. Mezhepler kendi görüşlerini desteklemek için kuran’ı kendi düşüncelerine göre tefsir ettiler.
Örnek Zemahşeri Mutezili fikirleri savunmak için Keşaf isimli tefsiri yazmıştır.
Fahruttin er_razi ünlü tevsiri Mefatih’ul gaybi ehli sünneti savunmak için yazmıştır.
3-FIKHİ TEFSİR: kur’an’ın emirlerini anlamada zaman ve mekân farkından da kaynaklanan yorum farklılıklarından Müslümanlar arasında görüş ayrılıkları bundan da fıkhi mezhepler ortaya çıkmıştır. Böylece her mezhep kendi görüşünü savunmak için kur’an’ı kendi mezhepleri doğrultusunda yorumlamaya başladılar.
ÖRN: imam_ı safi öl. (204) ahkâmul kur’an’ı Hanefi fakihi cessas ahkâmul kur’an’ı Ebu Bekir İbnul Arabi ahkâmul kur’an’ı maliki alimi kurtubi cami li ahkâmul kur’an’ı
4-TASAVVUFİ TEFSİR: Tasavvufi tevsirler kişileri daha ahlaki bir hayat tarzına ulaştırma ruhu temizleme maksadıyla yazılmış ve kur’an da bunlar için yorumlanabilecek ayetler tasavvufi açıdan tevsir edilmiştir.
ÖRN: küşeyrii letaaiful işarat adlı tefsiri İsmal Hakkı Bursevi ruhul beyan adlı tefsiri bu amçla yazmıştır.
TEFSİR TARİHİNİN ÖNEMLİ İSİMLERİ:
1-Ferra ve tefsiri(144-207): büyük Arap dilcisi ve tefsir alimidir Kûfede yetişmiştir. Eserinin ismi Maanil Kur’an dil açısından çok önemli tefsirdir.
2-Taberi ve tefsiri: (224-310) :ibn. Cerir et taberi hicri 3.yy en önemli tarih fıkıh ve tefsir alimidir. Tefsirinin ismi camiul beyan an te’vilil Kur’an hem rivayet hemde dirayet tefsirleri açısından kendisinden sonra gelenlere kaynaklık etmiştir.
3-Zemahşeri ve tefsiri: (467-538) Zemahşeri büyük Selçuklu döneminde yaşamış vezir Nizmulmülk zamanında yaşamış dah sonra Mekke’ye yerleşmiştir. Ve ilim tahsil etmiştir. Yazmış olduğu eserin keşşaf dil agırlıklı bir eser olup kendisi itikâdi açıdan mutezili ameli açıdan yani fıkhi açıdan Hanefi mezhebine bağlı olduğu için tefsirinde bu konuşar ağırlık vermiştir.
4-Fahreddin Razi ve tefsiri: (543-606): tefsirin yanında kelam fıkıh felsefe ve matematik gibi bilimlerde de uzman bir müfessirdir. Eseri mefatihul ğayb da bu ilimleri Kur’an ayetlerinde kullanmıştır. Tefsirinde ehli sünnetin kelami görüşlerini savunmuş mutezili alimlere cevap vermeye çalışmıştır.
5-kurtübi: (……-671) :Endülüs Kurtuba da doğmuş ancak ilim tahsili için mısıra yerleşmiş. Kurtubi tefsiri camii li ahkamil Kur’an da ahkam e,ayetlerini açıklamaya çalışmıştır .kendisi fıkhi olarak maliki mezhebine baglı olmasına rağmen mutaassık davranmamış. Diğer görüşlerede yer vermiş.
6-Elmalılı Hamdi Yazır ve tefsiri: (1878-1942) Emalı lı omsalının son dönemi ve cumhuriyetin ilk yıllarında yaşamış ve İstanbul da yetişmiş milletvekilliği bakanlık üniversite hocalığı yapmıştır. D.İ.B’in isteği üzerine halk dini kur’an dili tefsirini 12 yılda tamamlamıştır. Ayetlerin sebebi nuzulünü ve ayetlerde geçen kelimeleri açıklamıştır. Mesela fatih’a suresini 100 sayfada tefsir etmiştir bakara suresi 900 sayfayı geçmektedir.
---